Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 62

muaşeret * Birbiriyle toplumsal ilişkiler içinde bulunma.
muaşeret adabı * Görgü kuralları, adabımuaşeret.
muattal * İşlemez, kullanılmaz duruma gelmiş.
* Boş, işsiz.
muattar * Itırlı, güzel kokulu.
muavenet * Yardım.
muavenet etmek * yardım etmek.
muavin * Yardımcı, yardım eden.
* Bir görevlinin, bir yöneticinin işine yardım eden, yokluğunda yerini ve yetkilerini üzerine alan kimse.
muavinlik * Muavin olma durumu.
* Muavinin görevi.
muayede * Bayramlaşma, birbirinin bayramınıkutlama.
muayene * Bir kimsenin hasta olup olmadığınıveya hastalığın nerede olduğunu araştırma.
* Gözden geçirme, araştırma, yoklama.
muayene etmek * bir kimsenin hasta olup olmadığınıveya hastalığının nerede olduğunu araştırmak.
* araştırmak, incelemek.
muayene olmak * hekimce bakılmak.
muayeneci * Araştıran, yoklayan kimse.
muayenehane * Hekimlerin hastalarınıkabul ettikleri yer.
muayyen * Belli, belirli; kesin olarak belirlenmiş.
* Kararlaştırılan.
muayyeniyet * Belli olma durumu, bellilik.
muazzam * Çok büyük, çok iri, koskoca, koskocaman.
* Alışılmışın sınırlarınıaşan.
* Güçlü, önemli.
muazzep * Acı, sıkıntı, azap çeken.
muazzep olmak * acı, azap çekmek.
muazzep etmek * acı, azap çektirmek.
muazzez * Sayılan, saygıduyulan, sevgili, aziz.
mubah * Dince yapılmasında sakınca olmayan, yapılması günah veya sevap olmayan.
* Yapılmasında sakınca görülmeyen.
mubah görmek * hoşgörmek, sakıncasız bulmak.
mubassır * Okullarda öğrencilerin durumu ile ilgilenen ve düzeni sağlamakla görevli kimse.
mubayaa * Satın alma.
mubayaa etmek * satın almak.
mubayaacı * Satın alan kimse.
mucibince * Gereğince.
mucip * Gerektiren, gerektirici.
* Sebep.
mucip olmak * gerektirmek.
mucip sebep * Gerekçe.
mucir * Kiraya veren kimse.
mucit * Yeni bir buluşortaya koyan, icat eden kimse.
* Yaratıcı, yaratan.
mucize * İnsanlarıhayran bırakan, tabiatüstü sayılan olay, tansık.
* İnsan aklının alamayacağı olay.
* Olağanüstü, şaşırtıcı.
mucize göstermek * olağanüstü bir olay yaratmak.
mucize kabilinden * umulmayan, beklenmeyen bir biçimde.
mucizeli * Mucize niteliği bulunan.
mucuk * Bir çeşit küçük sinek.
mucur * Kömür kırıntısı, mıcır.
* Yol yapımında kullanılan taşkırıntısı.
* Bir şeyin işe yaramayan bölümü.
muço * Gemilerde, küçük yaşta tayfa yamağı, miço.
* Meyhaneci çırağı.
mudarebe * Bir yandan sermaye, öte yandan emek konularak kurulan şirket.
mudi * Emanet bırakan kimse.
* (bankaya) Para yatıran kimse.
mudil * Karmaşık, güç, çetin.
mufassal * Ayrıntılı.
mufla * Cisimleri, aleve değdirmeden ateşin etkisine uğratmak için kullanılan büyük toprak kap.
* Porselen fırını.
muflon * Yabanî koyun, argali.
* Pardösülerin içine iliklenerek geçirilen bir çeşit çok kalın, eğreti astar.
muflonlu * İçinde keçe bulunan çok kalın, yumuşak, parlak tüylü kumaş.
* Bu kumaşgeçirilerek yapılmışolan.
mugaddi * Besleyici, besleyen.
mugalâta * Yanıltacak söz, yanıltmaca.
mugalâtacı * Mugalâta yapan kimse.

Bir yanıt yazın