mumluk | * Mumu olan. * Herhangi bir mum gücünde olan. * Şamdan. |
mumsöndü | * Alevî geleneğinde var olduğu ileri sürülen bir tür tören. |
mumya | * Birtakım özel ilâçlar kullanılarak bozulmayacak duruma getirilmişolan ve bugün kazılarla ortaya çıkarılan ceset. * Çok zayıf kimse. |
mumya gibi | * çok zayıf ve renksiz (kimse). |
mumyalama | * Mumyalamak işi. |
mumyalamak | * Bir cesedi, bozulmaması için özel ilâçlarla mumya durumuna getirmek. |
mumyalanma | * Mumyalanmak işi veya durumu. |
mumyalanmak | * Mumya durumuna gelmek. |
mumyalaşma | * Mumyalaşmak işi. |
mumyalaşmak | * Mumya durumuna gelmek. |
mundar | * Bkz. murdar. |
mundarlık | * Mundar olma durumu. |
munfasıl | * Ayrıduran, ayrılmış, ayrık. |
munis | * Alışılan, alışılmış, yabancı olmayan. * Cana yakın, uysal, sevimli. * Uygun. |
munkabız | * Büzülmüş, toplanmış. * Pekliği olan, peklik çeken. * Verimsiz, işe yaramaz. |
munkalip | * Değişmiş, dönüşmüşolan. |
munkariz | * Batmış, çökmüş, tükenmiş. |
munsap | * Kavuşan. * Bkz. mansap. |
muntazam | * Düzgün. * Düzenli, derli toplu. * Düzenli, sürekli ve düzgün bir biçimde. |
muntazaman | * Düzenli olarak. |
muntazır | * Bekleyen, gözleyen. |
muntazır olmak | * beklemek, gözlemek. |
munzam | * Katma, katılmış, ulanmış, eklenmiş, ekleme, ek. |
-mur | * Fiilden isim türeten ek. |
murabaha | * Bir malıçok fazla kârla satma. * Kanunun izin verdiği sınırdan aşkın faiz alma, tefecilik. |
murabahacı | * Bir malıçok fazla kârla satan kimse. * Kanunun gösterdiği sınırıaşarak aşırıfaizle ödünç para veren kimse, tefeci. |
murabahacılık | * Murabahacı olma durumu, tefecilik. |
murabba | * Dört şeyden oluşan, dörtlü. * Dördül, kare. * Dört mısralı bentlerden oluşan divan edebiyatışiiri. |
murabba | * Terbiye edilmiş. * Kaynatılıp kıvama geldikten sonra dondurulan meyve suyu tatlısı. |
murabıt | * Savaşçıderviş. * Murabut. |
murabut | * Kuzey Afrika’da dervişlere verilen ad. |
murabut kuşu | * Uzun bacaklılardan, leyleğe benzeyen, gagası iri ve uzun bir kuş(Leptoptilus). |
murada ermek | * isteğine kavuşmak, arzusu yerine gelmek. |
muradına ermek | * dileği gerçekleşmek, çok istediği şeye kavuşmak. |
murafaa | * Duruşma. * Yargıtayda yapılan duruşma. |
murahhas | * Delege. |
murahhaslık | * Delegelik. |
murakabe | * Denetleme, denetim. * (tasavvufta) Tanrı’ya bağlanarak çile doldurma. |
murakabe etmek | * denetlemek. |
murakıp | * Denetçi. * Tanrı’ya bağlanarak çile dolduran kimse. |
murakıplık | * Denetçilik. |
murana | * Yılan balığına benzeyen, çok yırtıcı, sıcak denizlerde yaşayan, göğüs yüzgeci olmayan, eti beğenilen bir deniz balığı(Muraena). |
murassa | * Değerli taşlarla bezenmiş, cevahirle süslenmiş. |
murat | * İstek, dilek. * Amaç, erek, gaye. |
murat almak | * dileğine kavuşmak. |
murat etmek | * dilemek, istemek. |
murç | * Betona delik açmakta kullanılan sivri uçlu, çelikten yapılmış bir alet. |
murdar | * Kirli, pis. * Cinsel birleşmeden sonra yıkanmamış(kimse). * Şeriata uygun olarak kesilmemişolan (hayvan). |
murdarilik | * Omurilik. |
murdarlık | * Murdar olma durumu. |
Kategoriler