Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 68

mumluk * Mumu olan.
* Herhangi bir mum gücünde olan.
* Şamdan.
mumsöndü * Alevî geleneğinde var olduğu ileri sürülen bir tür tören.
mumya * Birtakım özel ilâçlar kullanılarak bozulmayacak duruma getirilmişolan ve bugün kazılarla ortaya çıkarılan
ceset.
* Çok zayıf kimse.
mumya gibi * çok zayıf ve renksiz (kimse).
mumyalama * Mumyalamak işi.
mumyalamak * Bir cesedi, bozulmaması için özel ilâçlarla mumya durumuna getirmek.
mumyalanma * Mumyalanmak işi veya durumu.
mumyalanmak * Mumya durumuna gelmek.
mumyalaşma * Mumyalaşmak işi.
mumyalaşmak * Mumya durumuna gelmek.
mundar * Bkz. murdar.
mundarlık * Mundar olma durumu.
munfasıl * Ayrıduran, ayrılmış, ayrık.
munis * Alışılan, alışılmış, yabancı olmayan.
* Cana yakın, uysal, sevimli.
* Uygun.
munkabız * Büzülmüş, toplanmış.
* Pekliği olan, peklik çeken.
* Verimsiz, işe yaramaz.
munkalip * Değişmiş, dönüşmüşolan.
munkariz * Batmış, çökmüş, tükenmiş.
munsap * Kavuşan.
* Bkz. mansap.
muntazam * Düzgün.
* Düzenli, derli toplu.
* Düzenli, sürekli ve düzgün bir biçimde.
muntazaman * Düzenli olarak.
muntazır * Bekleyen, gözleyen.
muntazır olmak * beklemek, gözlemek.
munzam * Katma, katılmış, ulanmış, eklenmiş, ekleme, ek.
-mur * Fiilden isim türeten ek.
murabaha * Bir malıçok fazla kârla satma.
* Kanunun izin verdiği sınırdan aşkın faiz alma, tefecilik.
murabahacı * Bir malıçok fazla kârla satan kimse.
* Kanunun gösterdiği sınırıaşarak aşırıfaizle ödünç para veren kimse, tefeci.
murabahacılık * Murabahacı olma durumu, tefecilik.
murabba * Dört şeyden oluşan, dörtlü.
* Dördül, kare.
* Dört mısralı bentlerden oluşan divan edebiyatışiiri.
murabba * Terbiye edilmiş.
* Kaynatılıp kıvama geldikten sonra dondurulan meyve suyu tatlısı.
murabıt * Savaşçıderviş.
* Murabut.
murabut * Kuzey Afrika’da dervişlere verilen ad.
murabut kuşu * Uzun bacaklılardan, leyleğe benzeyen, gagası iri ve uzun bir kuş(Leptoptilus).
murada ermek * isteğine kavuşmak, arzusu yerine gelmek.
muradına ermek * dileği gerçekleşmek, çok istediği şeye kavuşmak.
murafaa * Duruşma.
* Yargıtayda yapılan duruşma.
murahhas * Delege.
murahhaslık * Delegelik.
murakabe * Denetleme, denetim.
* (tasavvufta) Tanrı’ya bağlanarak çile doldurma.
murakabe etmek * denetlemek.
murakıp * Denetçi.
* Tanrı’ya bağlanarak çile dolduran kimse.
murakıplık * Denetçilik.
murana * Yılan balığına benzeyen, çok yırtıcı, sıcak denizlerde yaşayan, göğüs yüzgeci olmayan, eti beğenilen bir
deniz balığı(Muraena).
murassa * Değerli taşlarla bezenmiş, cevahirle süslenmiş.
murat * İstek, dilek.
* Amaç, erek, gaye.
murat almak * dileğine kavuşmak.
murat etmek * dilemek, istemek.
murç * Betona delik açmakta kullanılan sivri uçlu, çelikten yapılmış bir alet.
murdar * Kirli, pis.
* Cinsel birleşmeden sonra yıkanmamış(kimse).
* Şeriata uygun olarak kesilmemişolan (hayvan).
murdarilik * Omurilik.
murdarlık * Murdar olma durumu.

Bir yanıt yazın