mutezile | * Kaderi inkâr ederek “kul, ettiklerinin yaratıcısıdır” diyen ve Tanrı’nın sıfatlarıkonusunda sünnet ehlinden ayrılan bir Müslüman felsefesi. |
mutfak | * Yemek pişirilen yer. * Yiyecekleri hazırlama sanatı. |
mutfak dolabı | * Mutfak aletlerinin yerleştirilmesi için yaptırılan özel dolap. |
mutfak havalandırması | * Mutfaklara yerleştirilen havalandırma sistemi. |
mutfak havlusu | * Mutfakta kullanılan havlu, el bezi. |
mutfak merdiveni | * Mutfak ile dışavluyu birbirine bağlayan merdiven. |
muti | * Yumuşak başlı, itaat eden. |
mutlak | * Salt. * Saltık. * Kesin olarak, mutlaka. |
mutlak değer | * Bkz. salt değer. |
mutlak mera | * Üzerinde kendiliğinden gelişen ve otlatmaya elverişli bir bitki örtüsü taşıyan mera. |
mutlak nem | * Bkz. salt nem. |
mutlak sıcaklık | * Bkz. salt sıcaklık. |
mutlak sıfır | * Bkz. salt sıfır. |
mutlaka | * Kaçınılmaz bir biçimde, her hâlde, ne olursa olsun. * Kesinlikle, mutlak. |
mutlakçı | * Saltçılık yanlısı olan. |
mutlakçılık | * Saltçılık. |
mutlakiyet | * Saltçılık. |
mutlandırma | * Mutlandırmak işi. |
mutlandırmak | * Mutlanmasına yol açmak, mutlanmasını sağlamak. |
mutlanma | * Mutlanmak işi. |
mutlanmak | * Mutlu olmak. |
mutlu | * Mutluluğa erişmişolan, ongun, mes’ut. * Mutluluk veren. |
mutlu etmek | * mutluluk vermek, bahtiyar etmek. |
mutlu olmak | * mutluluk duymak, bahtiyar olmak. |
mutluca | * Mutlu olmaya yakın. |
mutlulandırma | * Mutlulandırmak işi. |
mutlulandırmak | * Mutlanmasına yol açmak, mutlanmasını sağlamak. |
mutlulanma | * Mutlulanmak işi. |
mutlulanmak | * Mutlu bir duruma gelmek, mutlanmak. |
mutluluk | * Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, ongunluk, kut, saadet. |
mutluluk çubuğu | * İktidarsızlık sorunu bulunanlara sağlıklıcinsel yaşantı için özel olarak takılan yapay organ. |
mutmain | * İnanmış, gönlü kanmış, emin olan. |
mutmain olmak | * inanmak, günlü kanmak. |
mutsuz | * Mutlu olmayan, bedbaht. |
mutsuzlaşma | * Mutsuzlaşmak işi. |
mutsuzlaşmak | * Mutsuz duruma gelmek. |
mutsuzluk | * Mutsuz olma durumu, bedbahtlık. |
muttali | * Öğrenmiş, haber almış, bilgi edinmiş. |
muttali olmak | * bir durumdan haberi olmak, bir durum üzerine bilgi edinmek. |
muttarit | * Düzenli, tek düze. |
muttasıf | * Nitelenmiş, nitelikli, vasıflı. |
muttasıl | * Bitişik, yan yana olan. * Aralık vermeden, aralıksız, hiç durmadan, biteviye. |
muvacehe | * Yüzleşme, yüz yüze gelme. |
muvacehesinde | * (bir durum) Karşısında, yüzüne karşı. |
muvafakat | * Uygun görme, onama, kabul etme. |
muvafakat etmek | * uygun görmek, onaylamak, kabul etmek. |
muvaffak | * Başarmış, başarılı(kimse). * Başarılmış, başarılı(iş). |
muvaffak olmak | * başarmak, başarılı olmak; becermek. |
muvaffakiyet | * Başarı. |
muvaffakiyetli | * Başarılı. |
Kategoriler