Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 72

muvaffakiyetsiz * Başarısız.
muvaffakiyetsizlik * Başarısızlık.
muvafık * Uygun.
muvafık bulma(ma)k * uygun görme(me)k, kabul etme(me)k.
muvafık olmak * uygun düşmek, kabul edilebilir olmak.
muvahhit * Tanrı’nın birliğine inanan.
muvakkat * Belirli bir zaman süren, sürekli olmayan, geçici, palyatif.
muvakkaten * Az bir zaman süresince, geçici olarak, eğreti olarak.
muvakkit * Güneşe bakarak namaz vakitlerini bildiren kimse.
muvakkithane * Genellikle büyük camilerin yanında bulunan ve zamanıayarlayan oda.
muvasala * Gidip gelme imkânı, ulaşım, erişim.
muvasalat * Bir yere ulaşma, varma.
muvasalat etmek * varmak, ulaşmak.
muvaşşah * Akrostiş.
muvazaa * Danışık, danışıklık.
muvazaalı * Danışıklı.
muvazat * Koşutluk, paralellik.
muvazene * Denge.
* Dengelemek.
muvazeneli * Dengeli, ölçülü.
* Davranışlarıölçülü olan.
muvazenesiz * Dengesiz, ölsüsüz.
* Ne yaptığını bilmeyen, bir sözü bir sözünü, bir davranışı bir başka davranışınıtutmayan.
muvazenesizlik * Dengesizlik, ölçüsüzlük.
muvazi * Koşut, paralel.
muvazzaf * Bir görev ve hizmetle yükümlü olan (kimse).
* SilâhlıKuvvetlerde çalışan meslekten subay ve astsubaylarla askerlik hizmetini yapan erler.
muvazzaf hizmet * Askerlik çağına girince erkeklerin yapmakla yükümlü bulunduklarıaskerlik görevi.
muvazzaf subay * Mesleği askerlik olan subay.
muvazzaflık * Muvazzaf olma durumu.
muylu * Başka bir parça için dönme ekseni görevini yapan, silindir biçiminde parça.
* Bir milin yatağında dönmesini sağlayan bölüm.
* Bir top namlusunun iki yanına tutturulan millere verilen ad.
muylu yatağı * Top kundağının yanlarında bulunan, silâh muyluların geçmesi için açılmışdelikli bölüm.
muymul * Atmaca ve doğana benzeyen bir tür yırtıcıkuş.
muz * Muzgillerden, sıcak bölgelerde yetişen, bir çenekli, çok yıllık bir bitki (Musa sapientum).
* Bu bitkinin kendine özgü hoşkokulu, tatlı, besleyici, kalın kabuklu, uzun meyvesi.
-muz * -mız / -miz.
muzaffer * Üstünlük elde etmiş, zafer kazanmış, yenmiş, utkulu.
* Zafer kazanmış, üstünlük elde etmişkimse veya ulus.
muzaffer olmak * üstün gelmek, yenmek, zafer kazanmak.
muzafferane * Üstün bir biçimde, zafer kazanmışa yaraşır biçimde.
muzafferiyet * Üstün gelme, üstünlük, zafer kazanma.
muzaheret * Destekleme, yardım etme, arka çıkma.
muzahir * Destekleyen, yardım eden, arka çıkan.
muzgiller * Sıcak bölgelerde yetişen, özellikle muzları içine alan bir çenekliler familyası.
muzır * Sağlığı bozan, zararıdokunan, zararlı.
* Yaramaz, cinsel gelişmeye zararlı.
* (çocuk için) Her şeyi bozan, karıştıran.
muzırlaşma * Muzırlaşmak işi veya durumu.
muzırlaşmak * Muzır duruma gelmek.
muzırlık * Zararlı olma, zararlı işveya davranışlarda bulunma durumu.
* (çocuk için) Zarar verici yaramazlıklar.
muzip * Şaka etmekten hoşlanan, takılgan.
muzipçe * Muzibe yakışır biçimde, muzip gibi.
muzipleşme * Muzipleşmek işi.
muzipleşmek * Takılgan davranışta bulunmak.
muzipliğine uğramak * aldatılmak, şakaya hedef olmak.
muziplik * Takılganlık, yaramazlık.
muziplik etmek * bir kimseye şaka yollu sözler söylemek.
muzlim * Karanlık.
* Gizli, belirsiz.

Bir yanıt yazın