Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 73

muzmahil * Çökmüş, çöküntüye uğramış.
muztar * Bir işi yapmak zorunda kalan, zorunlu.
muztar kalmak * zorunda kalmak.
* Bkz. mı/ mi.
mübadele * Değiş, değiştokuş.
mübadele etmek * değiştokuşetmek.
mübadil * Başkasının yerine getirilmiş, mübadele edilmiş.
* Lozan antlaşmasına göre, Türkiye’de, İstanbul dışında oturan Rumlarla değiştirilerek BatıTrakya dışındaki
Yunanistan’dan getirilen Türklere verilen ad.
mübahase * Konuşma.
mübalâğa * Abartma, abartı.
mübalâğa etmek * abartmak.
mübalâğacı * Abartıcı.
mübalâğacılık * Abartıcılık.
mübalâğalı * Abartılı.
mübalâğasız * Abartısız.
mübarek * Verimli, bereketli.
* Kutlu, uğurlu, kutsal.
* Beğenilen, sevilen şeyler için söylenir.
* Kızılan, şaşılan kimse veya şeyler için alay yollu kullanılır.
* Çok saygıduyulan.
mübarek ay * Dinî bakımdan kutsal sayılan, özelliği veya önemi olduğuna inanılan ay.
mübarek gün * Dinî bakımdan özelliği ve önemi olan gün (günler).
mübarek olsun! * “hayırlı, uğurlu olsun” anlamında bir kutlama sözü.
mübarek otu * Birleşikgillerden, sarıçiçekli, bir yıllk ve otsu bir bitki (Cnicus benedictus).
mübareze * İki düşman taraftan çıkan birer kişinin çarpışması.
mübaşeret * Bir işe başlama, girişme.
mübaşir * Mahkemede duruşmaya girecekleri ve tanıklarıçağıran, yargıcın emirlerini bildiren, kâğıtları getirip götüren
görevli, çağrıcı.
mübaşirlik * Mübaşir olma durumu.
* Mübaşirin görevi.
mübayenet * Ayrılık, başkalık.
* Tutmazlık, karşıtlık, uyuşmazlık.
mübeşşir * Muştu veren, müjde getiren (kimse).
mübeyyiz * (yazıları) Temize çeken kimse.
mübrem * Çok gerekli olan, kaçınılmaz, vazgeçilmez.
mücadele * İki taraf arasında, birbirlerine isteklerini kabul ettirmek için yapılan zorlu çalışma, savaş.
* Herhangi bir amaca erişmek veya bir kuvvete karşıkoyabilmek için bir kişi veya topluluğun güçlü, sürekli
çabası, savaşım.
* Hasmınıyere sermek için göğüs göğüse yapılan çarpışma.
mücadele etmek * uğraşmak, savaşmak, çatışmak.
mücadele vermek * savaşvermek, mücadele etmek.
mücadeleci * Mücadele etmeyi seven, savaşımcı.
mücahit * Kutsal ülküler uğruna savaşan (kimse), alp eren.
mücahitlik * Mücahit olma durumu.
mücamaa * Cinsel ilişkide bulunma.
mücavir * Yakın komşu.
mücazat * İşlenen bir suçtan ötürü ceza verme.
mücbir * Zorlayan, zorlayıcı.
mücbir sebep * Herhangi bir kimse tarafından alınacak önlemlere karşı, önüne geçilmesi olanaksız, borcun yerine
getirilmesine engel, borçlunun iradesi dışında beklenmedik olaylar.
mücehhez * Donanmış.
* Hazırlıklı, hazırlanmış.
mücehhez olmak * taşımak, kendinde bulundurmak.
mücellâ * Parlatılmış, parlak.
mücellit * Ciltçi.
mücellithane * Cilt evi.
mücellitlik * Ciltçilik.
mücerrep * Denenmiş, sınanmış.
mücerret * Soyut.
* Evlenmemiş, bekâr.
* Yalın durum.
* Soyut.
* Yalnız, ancak.
mücessem * Cisim durumunda olan.
* (soyut kavramlar için) Somut bir varlıkta tam olarak belirmişolan.
mücevher * Değerli süs eşyası.
mücevher kutusu * Mücevherlerin saklandığıküçük kapalıkutu.
mücevher mahfazası * Mücevher kutusu.

Bir yanıt yazın