mahya kiremidi | * Mahyayıörtmek için dizilen, uzunca ve oluk biçiminde kiremit. |
mahya şenliği | * BatıTrakya’da (İskeçe’de) et ve pilâv yemeğinin topluca yenmesi geleneği. |
mahyacı | * Mahya yapan kimse. * Kiremit aktarıcısı. |
mahyacılık | * Mahya yapma işi. |
mahyalık | * Bir çatının köşelerini örten kurşun levha. |
mahzar | * Yüksek makamlı bir kimsenin yanı, huzuru. * Yüksek bir makama sunulmak için yazılan çok imzalıdilekçe. * Mahkeme sicil defteri. |
mahzen | * Yapılarda yer altıdeposu. |
mahzun | * Üzgün, üzüntülü. |
mahzun etmek | * üzüntü vermek. |
mahzun mahzun | * Mahzun olarak, mahzun bir biçimde. |
mahzun olmak | * üzgün durumda olmak, boynu bükülmek. |
mahzunane | * Mahzuncasına, üzüntüyle. |
mahzunlaşma | * Mahzunlaşmak işi. |
mahzunlaşmak | * Mahzun duruma girmek, mahzun olmak. |
mahzunluk | * Mahzun olma durumu. |
mahzur | * Sakınca. * Engel. |
mahzur doğurmak | * engel ortaya çıkarmak, sakınca yaratmak. |
mahzur görmek | * sakıncalı bulmak. |
mahzurlu | * Sakıncalı. |
maî | * Mavi. |
* Eğilimi olan. * Eğilmişolan, eğik, eğinik, yalman. * Benzeyen, andıran. * Sevmek, gönlünü kaptırmak. |
|
maile | * Aklan. |
main | * Eşkenar dörtgen. |
maişet | * Geçim, geçinme. |
maiyet | * Üst görevlinin yanında bulunan kimseler. * Bir kimsenin buyruğu altında çalışma. |
maiyet memuru | * Yüksek makamlı bir devlet memurunun yanında görev yapan resmî memur. |
maiyetinde | * yanında. |
majeste | * Hükümdarlara verilen san. * Devlet başkanları için kullanılan san. |
majesteleri | * devlet başkanlarına seslenme sözü olarak kullanılır. |
majör | * Büyük, önemli. * Bir makam, bir akort veya bir aralığın oluşma biçimi. * Büyük önerme. |
majör gam | * Beştonla iki yarım tondan oluşan gam. |
majüskül | * Büyük (harf). |
-mak / -mek | * Fiilden isim türeten ek. * Eylem isimleri: al- mak, ver-mek vb. * Somut isimler: çak-mak, tokmak (< toku-mak),ye-mek vb. |
makabil | * (bir şeyin) Öncesi, geçmişi. |
makabline şamil | * Önceyi kapsayan. |
makadam | * Kırılmıştaşdöşenip silindir geçirilerek yapılan yol. |
makadamlama | * Makadamlamak işi. |
makadamlamak | * Makadamla kaplamak. |
makak | * Güneydoğu Asya’da yaşayan kuyruklu bir maymun (Macacus). |
makale | * Bilim, fen konularıyla siyasî, ekonomik ve toplumsal konularıaçıklayıcıveya yorumlayıcıniteliği olan gazete veya dergi yazısı. |
makam | * Mevki, kat, yer. * Klâsik Türk müziğinde bir dizinin işleniş biçimine verilen ad. * Yer. |
makam arabası | * Yüksek makamdaki bir kimse için ayrılan araba. |
makam odası | * Yüksek makamdaki bir kimse için ayrılan oda. |
makam otomobili | * Bkz. makam arabası. |
makam ödeneği | * Makam tazminatı. |
makam şoförü | * Makam arabasınıkullanan şoför. |
makam tazminatı | * Yüksek makamda görevli bulunanlara aylık maaşlarıdışında fazladan ödenen ücret. |
makara | * Üzerine iplik, tel, şerit gibi şeyler sarılan, kenarlarıçıkıntılı, ekseni boyunca delik silindir. * Bir yükün yukarıya kaldırılmasınısağlayan araç. * Ağır yüklerin kaldırılma ve indirilmesinde kullanılan, birbirine paralel iki veya daha çok tabla arasında dönen, kenarıçepeçevre oluklu tekerlek veya tekerleklerden oluşmuşmekanik alet. * Sürme kapak raylarıüzerinde hareket edecek biçimde metal veya plâstikten yapılmışdeğişik tiplerdeki sürme kapak aleti. |
makara çekmek | * (ötücü kuşlar için) sürekli ötmek. |
makara gibi | * ardınıarasınıkesmeden (konuşma). |
Kategoriler