Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 86

müteveccih * Bir yere gitmeye, bir şeyi yapmaya karar veren.
* Yönelmiş.
müteveccihen * Bir yere doğru gitmek üzere.
* Bir şeyi yapmaya yönelmişolarak.
müteveffa * (insan için) Ölmüş, ölü.
mütevehhim * Kuruntulu, evhamlı.
* Korkak, ödlek.
mütevekkil * Her işini Tanrı’ya veya oluruna bırakmış, kadere boyun eğmiş.
mütevelli * Bir vakfın yönetimi kendisine verilmişolan kimse.
mütevelli heyeti * Bir vakfın veya bir kuruluşun yönetim işlerinin doğrudan bağlı bulunduğu kurul.
mütevellit * Doğmuş, dünyaya gelmiş.
* Meydana gelmiş, ileri gelmiş.
müteverrim * Veremli.
müteyakkız * Uyanık, tetikte, sak.
mütezayit * Artan, çoğalan.
müthiş * Korkuya düşüren, korkunç, dehşetli.
* Çok rahatsız eden, dayanılmaz.
* Şaşılacak kadar değişik.
* “Ne şaşılacak şey” anlamında kullanılır.
müttefik * Bağlaşık.
müttefikan * El birliğiyle, hep birlikte.
* Oy birliğiyle.
müttehiden * Birlikte, birlik olarak.
müttehit * Birlik durumuna gelmiş, birleşik, birlik olmuş.
* Birleşik.
müvekkil * Birini kendine vekil olarak seçen kimse.
müvellidülhumuza * Oksijen.
müvellidülma * Hidrojen.
müverrih * Tarih yazan kimse, tarihçi.
müvesvis * İşkilli, kuruntulu, vesveseli.
müvezzi * Dağıtıcı.
müvezzilik * Müvezzi olma durumu.
müyesser * Kolaylıkla ortaya çıkan.
müyesser olmak * kolaylıkla ortaya çıkmak, kolaylıkla elde edilmek.
* nasip olmak.
-müz * Bkz. -mız / -miz.
müzaheret * Yardım etme, arkalama, destekleme, arka çıkma.
müzaheret etmek * yardım etmek, arkalamak, arka çıkmak.
müzahir * Arkalayan, destekleyici, arka çıkan, yardımcı.
müzahrefat * Süprüntüler, pislik.
* Yalanlar, saptırmalar.
müzakerat * Bir konuyla ilgili konuşmalar, danışmalar, müzakereler.
müzakere * Bir konuyla ilgili görüşme, danışma.
* Sözlü sınav.
* Etüt, mütalâa.
müzakere etmek (veya yapmak) * bir konuyu görüşmek, konuşmak.
* sözlü sınav yapmak.
müzakereci * Öğrencileri çalıştıran kimse.
müzayaka * Sıkıntı, darlık, parasızlık.
müzayede * Artırma.
müze * Sanat ve bilim eserlerinin veya sanat ve bilime yarayan nesnelerin saklandığı, halka gösterilmek için
sergilendiği yer veya yapı.
müze gibi * eski ve değerli eşyaları olan (yer).
müzebzep * (yönetim için) Bozuk.
* Çok karışık, karmakarışık.
müzeci * Müze kuran veya müzede çalışan kimse.
müzecilik * Müze kurma veya işletme işi.
müzehhep * Altın suyuna batırılmışolan.
* Yaldızla süslenmiş, yaldızlanmış.
müzekker * Eril.
müzekkere * Bir işiçin, herhangi bir üst makama yazılan yazı.
* Yargılama makamının, bir kararın yerine getirilmesi konusunda belli bir makama yazdığıyazı.
müzelik * Müzeye konulacak değerde veya eskilikte olan.
* Eski, köhne.
müzevir * Söz götürüp getiren, arabozan.
müzevirleme * Müzevirlemek işi.
müzevirlemek * Birinin başkasıaleyhine yaptıklarıveya söylediklerini karşıtarafa iletmek, ara bozmak.
müzevirlik * Müzevir olma durumu.
müzevirlik etmek * söz getirip götürmek, ara bozmak.

Bir yanıt yazın