nikel kaplama | * Nikelâj. |
nikelâj | * Metal bir yüzeyi nikelle kaplama. * Nikel kaplanmışmetal. |
nikelleme | * Nikelâj. |
nikellemek | * Nikelâj yapmak. |
nikelli | * Birleşiminde nikel bulunan. * Nikelle kaplanmış. |
nikelsiz | * Nikeli olmayan, içinde nikel bulunmayan. |
nikotin | * Tütün yapraklarından çıkarılan, renksiz, açıkta bırakılınca havadan oksijen alarak esmerleşen, 247°C de kaynayan ve 1,033 yoğunluğunda çok zehirli bir alkaloit (C10H14N2). |
nikris | * Bkz. nıkris. |
nikriz | * Klâsik Türk müziğinde, dizisi bir sekizli içinde gösterilebilen basit görünüşlü bir birleşik makam. |
nilüfer | * Nilüfergillerden, yapraklarıyuvarlak ve geniş, çiçekleri beyaz, sarı, mavi, pembe renkte, durgun sularda veya havuzlarda yetişen bir su bitkisi (Nymphea). |
nilüfergiller | * İki çeneklilerden, örnek bitkisi nilüfer olan bir familya. |
nim | * Yarı. |
nimbus | * Kara bulut. |
nimet | * İyilik, lütuf, ihsan. * İyi yaşamak için gerekli her şey. * Yiyecek içecek, özellikle ekmek. * Yararlanılan imkân. |
nimet bilmek | * şeref saymak. |
nimet hakkı | * Yenen, içilen şeyler üstüne yemin sözü. |
nimeti ayağıyla tepmek | * Bkz. kısmetini ayağıyla tepmek. |
nimetşinas | * İyilik bilir (kimse). |
nine | * Torunu olan kadın, büyük anne. * Yaşlıkadınlara seslenmek için kullanılır. |
ninni | * Küçük çocuklarıuyutmak için söylenen türkü. * Söylenen ninnilerin sonunda tekrarlanan söz. * Bu tür bestelenmişeser. |
nipel | * İki bağlantıparçasını birbirine yakın olarak eklemekte kullanılan özel parça. |
nirengi | * Belli sayıda noktanın konumunu kesinlikle tespit edebilmek için, bu noktalarıtepe olarak kabul ederek, bir alanıüçgenlere bölme işi. |
nirengi haritası | * Nirengi yoluyla çıkarılan harita. |
nirengi noktası | * Nirengi işleminde ayrılan üçgenlerin tepe noktası. * Gemicilerin seyir için kullandığıdoğal yön noktası. * Başlangıç. |
nisaî | * Kadınla ilgili. * Kadın hastalıkları ile ilgili. * Kadınsı. |
nisaiye | * Kadın hastalıkları, jinekoloji. * Hastahanelerde kadın hastalıkları ile ilgili bölüm. |
nisaiyeci | * Kadın hastalıklarıuzmanı, jinekolog. |
nisaiyecilik | * Nisaiyecinin işi. |
nisan | * Yılın 30 gün süren dördüncü ayı. |
nisan balığı | * Nisanın birinci gününde yapılan aldatma ve şaka. |
nisan yağmuru | * Nisan ayında yağan ve bereketine inanılan yağmur. |
nisap | * Yeter sayı. |
nispet | * Oran. * Bağıntı, ilgi, ilinti. * Birini üzmek için veya inat olsun diye yapılan iş. * Kıskandırmak veya üzmek için. |
nispet eki | * Bazıyabancı isimlerin anlamlarına bağlıyabancısıfatlar kuran ek. |
nispet etmek | * eşit tutmak, oranlamak. |
nispet kabul etmek | * eşit tutmak, oranlamak. |
nispet kabul etmemek | * eşit tutulamamak. |
nispet vermek (veya yapmak) | * karşısındakini kızdırmak için ona gösterişyapmak. |
nispetçi | * Nispet vermek huyu olan. |
nispeten | * Göre, kıyaslayarak, oranla. * Bir dereceye kadar, oldukça. |
nispeti olmak | * ilgisi olmak, bağlantısı olmak. |
nispetli | * Oranlı. |
nispetsiz | * Oransız. * Birbirine uymayan, farklı. |
nispetsizlik | * Oransızlık. |
nispî | * Göreli, bağıntılı, izafî, rölatif. * Birbirine göre (olan), önceki duruma göre. |
nispî temsil | * Çoğunluk partisi dışındaki partilerin de kuvvetleri oranında üye seçmelerini sağlayan seçim biçimi. |
nisyan | * Unutma. |
niş | * Duvar içinde bırakılan oyuk, göz, hücre. |
nişaburek | * Klâsik Türk müziğinde rast makamıve uşşak makamının buselik “si” perdesiyle oluşmuş bir makam. |
nişan | * İşaret, iz, belirti, alâmet. * Nişanlanma sırasında yapılan tören. * Evlenmek üzere birbirine söz verme, nişanlanma. * Kurşun, taşvb.ile vurulmak istenen hedef. * Hedefi vurmak için silâh, taşvb.ye gerekli doğrultuyu verme. * Gördükleri önemli işlerden dolayıkişileri onurlandırmak için devletçe verilen anmalık. |
Kategoriler