Kategoriler
N SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük N Sayfa 2

naftalin * Maden kömürü katranının kuru kuruya damıtılmasından elde edilen, özel kokulu, beyaz, 1,158
yoğunluğunda, 80° C de eriyen, 218° C de kaynayan, suda erimeyen, alkol, benzol ve eterde kolaylıkla eriyen,
antiseptik bir hidrokarbon.
naftalinleme * Naftalinlemek işi.
naftalinlemek * Güveden korumak için yünlüler üzerine veya arasına naftalin serpmek veya atmak.
naftalinlenme * Naftalinlemek işi.
naftalinlenmek * Naftalin serpilmek, naftalin dökülmek.
nagehan * Ansızın, birdenbire, ani olarak.
nağme * Güzel, uyumlu ses, ezgi.
* Ezgi bölümü, nota.
* Birinin yalandan ve nazlanarak söylediği söz.
nağme yapmak * bildiği bir şeyi bilmez görünmek.
* bahane ileri sürmek.
nağmeli * Nağmesi olan.
nağmesiz * Nağmesi olmayan.
nahak * Haksız, gereksiz.
* Boşuna, boşyere.
nahak yere * Haksız, gereksiz olarak, boşyere, boşuna.
nahır * Sığır sürüsü.
nahırcı * Çoban.
nahif * Zayıf, cılız, çelimsiz.
* Bkz. zayıf nahif.
nahiv * Cümle bilgisi, söz dizimi, sentaks.
nahiye * Bucak.
* Bölge.
nahiye müdürü * Bucaktaki görevlerin sorumlu yöneticisi.
nahoş * Hoşolmayan, hoşa gitmeyen, kötü, çirkin.
naif * Kendi kendisini yetiştirmiş, doğal bir plâstik sanat yeteneğine sahip sanatçılar tarafından yaratılan resim
sanatı.
nail * Erişmiş, ele geçirmiş, başarmış, kazanmış, ulaşmış.
nail olmak * erişmek, ulaşmak, kavuşmak.
naip * Tahtta hükümdar olmadığızaman veya hükümdarın çocukluğu sırasında devleti yöneten kimse.
* Naiplik yapan.
naiplik * Naip olma durumu, niyabet.
nakarat * Bir şarkıda her kıtadan sonra tekrarlanan ve bestesi değişmeyen parça.
* Çok sık tekrarlanan, bundan dolayı bıkkınlık vererek önemini yitiren söz.
* Bir şiirin içinde iki veya daha çok kez tekrarlanan bölüm.
nakaratlı * Nakaratı olan.
nakaratsız * Nakaratı olmayan.
nakavt * Boks maçında yumruk etkisiyle yere düşen ve 10 saniye içinde kalkıp devam edemeyen oyuncunun
yenilmesi durumu.
nakavt etmek * boks maçında nakavtla yenmek.
* mat etmek.
nakavt olmak * boks maçında nakavtla yenilmek.
nakden * Para olarak.
* Peşin olarak.
nakdî * Para ile ilgili, para bakımından, paraca, parasal.
nakdî ceza * Para cezası.
nakdî kıymet * Para bakımından değeri.
nakdî teminat * Borcun ödeneceğine dair, alacaklıya parayla sağlanan güvence.
* Kredi kullanılmasıdurumunda güvence olarak gösterilen nakit değer.
nakdî vergi * Mal veya hizmet yerine para olarak ödenen vergi.
nakdî yardım * Para olarak yapılan yardım.
nakıs * Eksik, tam olmayan, bitmemiş, noksan.
* Özrü, kusuru olan.
* Eksi.
nakış * Genellikle kumaşüzerine renkli iplikler veya sırma ve sim kullanarak elle, makineyle yapılan işleme.
* Özellikle duvar ve tavanlarısüslemek için yapılan resim.
* Beste ve semaîlerin, dört yerine iki haneli olanlarına verilen ad.
* Hile.
nakışipliği * Çeşitli motifleri kumaşüzerine işlemek için pamuk, ipek, yün veya başka maddelerden hazırlanan sırma,
sim gibi özel iplik.
nakışişlemek * kumaşüzerine renkli iplikler, sırma veya sim kullanarak işleme yapmak.
nakışmakinesi * Nakışişleyen özel olarak yapılmışmakine.
nakışçı * Nakışyapan kimse.
nakışçılık * Nakışyapma işi.
nakışlama * Nakışlamak işi.
nakışlamak * Nakışla bezemek, işlemek.
nakışlı * Nakışı olan.
nakışlık * Nakışolma durumu veya değeri.
nakışsız * Nakışı olmayan.
nakız * Bozma, çözme; kırma.

Bir yanıt yazın