nitrat | * Nitrik asit tuzu. |
nitratin | * Doğal sodyum nitrat. |
nitratlaşma | * Organik maddelerin nitrat durumuna dönüşmesi. |
nitratlı | * Temel maddesi nitrat olan. * Nitrat emdirilmiş. |
nitrik asit | * Organik maddeler üzerinde yakıcıve sarartıcı bir etki gösteren, birleşiminde bir azot, üç oksijen ve bir hidrojen bulunan yoğunluğu 1,52 olan 86° C’de kaynayan, sanayide kullanılan asit (HNO3), kezzap. |
nitrik oksit | * Nitrojen veya amonyağın oksitlenmesiyle elde edilen, renksiz zehirli gaz (NO). |
nitrogliserin | * Nitrik asit içine gliserin konularak elde edilen, uçuk sarırenkte, yağkıvamında, güçlü patlayıcıözelliği olan madde. |
nitrojen | * Azotun başka bir adı. |
nitroselüloz | * Kâğıt yapımında kullanılan, pamuk veya odun hamuru biçimindeki selüloz üzerine nitrik ve sülfürik asit karışımının etkimesiyle elde edilen selülozun nitrat esteri. |
niyabet | * Naiplik. |
niyaz | * Yalvarma, yakarma. |
niyaz etmek (veya eylemek) | * yalvarmak. |
niye | * Bir olayın amacınıveya sebebini sormak için kullanılır. |
niyet | * Bir şeyi yapmayıönceden isteyip düşünme, maksat. * Fal gibi kullanılmak amacıyla içine mani yazılıp katlanmışveya şekerlere sarılmışkâğıt parçası. * Namaz kılmaya, oruç tutmaya ve abdest almaya karar verip başlangıç duası okuma. |
niyet çekmek | * niyetçiden niyet almak. |
niyet etmek | * bir şeyi yapmayızihinde tasarlamak, düşünmek, niyetlenmek. |
niyet tutmak | * fala bakılırken olması istenilen şeyi aklından geçirmek. |
niyetçi | * Alıştırılmışgüvercin, saka kuşu, tavşan gibi hayvanlara para karşılığında niyet çektiren kimse. |
niyetçilik | * Niyetçinin işi. |
niyeti bozuk | * Kötü bir davranışta bulunması beklenen. |
niyetleniş | * Niyetlenmek işi veya biçimi. |
niyetlenme | * Niyetlenmek işi. |
niyetlenmek | * Niyet etmek, tasarlamak. * Oruç tutmaya karar vermek. |
niyetli | * Niyeti olan, niyet eden. * Oruçlu. |
niyetsiz | * Niyeti olmayan, niyet etmeyen. * Oruç tutmayan. |
niyobyum | * Atom sayısı41, atom ağırlığı92,91, yoğunluğu 8,57 olan, oksijen, kükürt ve klor gibi maddelerle birleşikler veren bir element, kolombiyum. KısaltmasıNb. |
niza | * Çekişme, bozuşma, kavga. |
nizam | * Düzen. * Kural. |
nizamî | * İstenilen düzende olan, düzene uygun olan, kurallara uygun olan. * Kanunlarla ilgili olan. |
nizamiye | * Kara ordusu. |
nizamiye kapısı | * Kışla ve garnizonlarda girişkapısı. |
nizamiye karakolu | * Nizamiye kapısındaki karakol. |
nizamlı | * Düzenli, tertipli. * Tüzüğe uygun. |
nizamname | * Tüzük. |
nizamsız | * Düzensiz, tertipsiz. * Tüzüğe aykırı. |
nizamsızlık | * Nizamsız olma durumu, düzensizlik, tertipsizlik. * Tüzüğe aykırılık. |
No | * Nobelyum’un kısaltması. |
nobelyum | * Atom numarası102 olan radyoaktif element. KısaltmasıNo. |
nobran | * Davranışıkaba, sert ve gönül kırıcı olan, nadan. |
nobranca | * Kaba, sert, kırıcı(bir biçimde). |
nobranlık | * Nobran olma durumu veya nobranca davranış. |
noda | * Bkz. loda. |
nodul | * Üvendirenin ucuna çakılmışsivri demir çivi. |
nodullama | * Nodullamak işi. |
nodullamak | * Hayvanıüvendire ile dürtmek. * (işiçin) Dürtmek, uyarmak, hatırlatmak. |
nodullanma | * Nodullanmak işi. |
nodullanmak | * Nodullamak işine konu olmak. |
Noel | * Hristiyanların, İsa’nın doğum gününü kutladıklarıyortu. |
Noel ağacı | * Noel yortusunda Hristiyanların mumlarla ve oyuncaklarla süsledikleri küçük çam ağacı. * Gemilerde çeşitli anlamlar taşıyan ışıklı işaretlerin topluca sıralandığıdirek. |
Noel baba | * Hristiyan çocuklarına Noel gecesi gelip kendilerine armağan bıraktığı anlatılan ak sakallımasal ve efsane kahramanı. |
Kategoriler