Nogay | * Altın Ordu devleti baş buğlarından biri olan Nogay’ın yönetimindeki Kıpçaklara verilen ad. * Bugün Kuzey Kafkasya’da yaşayan bir Türk boyunun adı. |
Nogayca | * Nogay dili. |
nohudî | * Kirli veya donuk sarı(renk). |
nohut | * Baklagillerden, birleşik telek yapraklı, çiçekleri sarımtırak renkte, meyvesi baklamsı, bol nişastalı bir bitki (Cicer arietinum). * Bu bitkinin yuvarlak tanesi. |
nohut oda, bakla sofa | * bir evin küçüklüğünü ve darlığınıanlatmak için söylenir. |
nohutlu | * (genellikle yiyecekler için) İçine nohut katılmış. |
nohutsuz | * Nohudu olmayan. |
nokra | * Büveleğin sebep olduğu, daha çok davar ve sığırlarda, seyrek olarak insanlarda rastlanan, ortasıdelik şişkinliklerle tanınan hastalık. |
noksan | * Eksik, eksiklik, kusur. |
noksan bulmak | * beğenmemek, uygun bulmamak. |
noksanlık | * Noksan olma durumu, eksiklik. |
noksansız | * Eksiksiz (bir biçimde). |
nokta | * Çok küçük boyutlarda işaret, benek. * Hiçbir boyutu olmayan işaret. * Bazıharflerin üzerine konulan ufak işaret. * Cümlenin bittiğini anlatmak için sonuna konulan küçük benek biçimindeki işaret, durak. * Yer. * Konu, konu ile ilgili önemli bölüm. * Tek nöbetçi bulunan yer. * Sınır, derece, radde. * Nöbetçi, gözcü, bekçi. |
nokta memuru | * Kavşaklarda durup trafik akışını düzenleyen görevli. |
nokta nokta | * Hafif hafif, belli belirsiz. |
noktacı | * Noktacılıkla ilgili, noktacılığıuygulayan (kimse). |
noktacılık | * (resimde) Tonların bölünmesini yan yana renkli noktalarla göstererek, ışığın titreşimini daha iyi yansıtmak isteyen sanat anlayışı. |
noktainazar | * Görüş, görüşaçısı. |
noktainazardan | * herhangi bir bakımdan. |
noktalama | * Noktalamak işi. * Bir filmin çekim, sahne, ayrım, bölüm gibi çeşitli parçalarını birbirinden ayırmakta kullanılan işlemlerin bütünü. |
noktalama işareti | * Noktalama işaretleri. |
noktalama işaretleri | * Cümle veya yan cümledeki türlü ögeleri birbirinden ayırmaya yarayan, nokta, virgül, noktalıvirgül, iki nokta, üç nokta, soru işareti, ünlem işareti, parantez vb. işaretleri. |
noktalamak | * Nokta koymak. * Yazıda noktalama işaretlerini yerli yerine koymak. * Sona erdirmek. |
noktalanma | * Noktalanmak işi. |
noktalanmak | * Noktalamak işi yapılmak. |
noktalayış | * Noktalamak işi veya biçimi. |
noktalı | * Nokta konmuşolan, üstünde noktalar olan. |
noktalıdelik | * Trakeit hücreleri ile öz ışınların kesişme noktalarında bulunan ve yatay yönde besin suyu iletimini sağlayan geçişyolu. |
noktalıvirgül | * Bağımsız fakat mantıkî açıdan birbirini bütünleyen cümleleri bağlayan noktalama işareti (;). |
noktasınoktasına | * Eksiksiz, tastamam, tamamen. |
noktasız | * Noktası olmayan. |
nom | * Eski Mısır’da şehir devletlerine verilen isim. |
nominal | * Ad belirtilerek yapılan. |
nominal değer | * Hisse senedi, tahvil vb. için üzerinde belirtilmişdeğer. |
nominalizm | * Adcılık, isimcilik. |
nominatif | * Yalın durum. |
nomografi | * Sayısal hesaplar yerine, başka çizgilerle kesim noktalarıçözümleri veren, uygun biçimde çizilmişçizgi veya grafiklerden yararlanmaya dayanan yöntem. |
nonfigüratif | * İnsanı, hayvan ve tabiat ögelerini işlemeyen sanat, betisiz sanat. |
nonoş | * Sevgi sözü olarak söylenir. * Homoseksüel erkek. |
non-stop | * 343 duraksız. |
norm | * Kural olarak benimsenmiş, yerleşmişilke veya kanuna uygun durum, düzgü. |
normal | * Kurala uyan, alışılagelene uyan, düzgüye uygun, düzgülü. * Bu durumda olan şey. * Bir eğrinin bir teğetine değme noktasından çizilen dikme. |
normalaltı | * Bir eğriye ilişkin normalin, bir doğruyu kestiği nokta ile normalin ayağıarasındaki parçanın o doğru üzerindeki iz düşümü. |
normalleşme | * Normalleşmek işi. |
normalleşmek | * Normal duruma gelmek, normal olmak. |
normalleştirme | * Normalleştirmek işi. |
normalleştirmek | * Normal duruma getirmek. |
normallik | * Normal olma durumu. |
normalüstü | * Olağan dışı. |
normatif | * Bir kural değerini, gücünü taşıyan, norma ilişkin, düzgüsel. |
Kategoriler