norton eleği | * Zımpara taneciklerinin büyüklüklerini saptamak ve birbirlerinden ayırmak işinde kullanılan elekler grubu. |
Norveççe | * Norveç dili. |
Norveçli | * Norveç halkından veya bu halkın soyundan olan kimse. |
nostalji | * Yurt özlemi, yurtsama, daüssıla. * Geçmiş bir zamana duyulan aşırı bir özlem. |
nostaljik | * Yurt özlemiyle ilgili. |
nosyon | * Bir şey üzerindeki gerekli bilgi, kavram. |
not | * Bir şeyi hatırlamak için yazılan kısa yazı. * Okullarda her öğrencinin bilgisi üzerine edinilen kanıyı gösteren sayıveya derece, numara. * Bir şeyin niteliği üzerine edinilen kanı. |
not almak | * bir şeyi başlıca noktalarınıözetleyerek yazmak; biri konuşurken onun söylediklerini yazmak. * (öğrenci için) iyi veya kötü numara, derece almak. * bir şeyin niteliğiyle ilgili bir karar verilmek. |
not atmak | * öğretmen, öğrencinin çalışma durumunu not vererek değerlendirmek. |
not düşmek | * not yazmak. |
not etmek | * not olarak yazmak, kaydetmek. |
not kırmak | * verilen notu düşürmek azaltmak veya az not vermek. |
not tutmak | * biri söz söylerken başkası onun söylediklerini yazmak. |
not vermek | * bir şeyin değeri üzerinde olumlu veya olumsuz bir kanıya varmak. * öğrencinin bilgisini bir sayıveya derece ile belirlemek. |
nota | * Bir müzik sesini belirtmeye yarayan işaret. * Bir devletin başka bir devlete veya elçisine yaptığı bildiri. |
notalama | * Notalamak işi. * Seslerin ve icranın işaretleri olarak belirlenen şekiller bütünü. |
notalamak | * Bir eseri notaya almak. |
notam | * Havacılar ve pilotlar için yayımlanan bülten. |
noter | * Çeşitli belge ve işlemlere geçerlik kazandırmak, yasanın öngördüğü diğer görevleri yerine getirmekle yükümlü, belli nitelikleri ve kendine özgü bir hukuk statüsü olan kamu görevlisi. * Noterin çalıştığıyer. |
noterlik | * Noterin görevi veya makamı. * Noter. |
notunu (veya numarasını) vermek | * bir kimse için kötü bir kanıya varmak. |
nova | * Parlaklığı birdenbire artan, değişen yıldız. |
nöbet | * Sıra, keşik. * Sıra ile yapılan görev, keşik. * Hastalık sebebiyle titreme, yüksek ateş. * Vakit vakit ortaya çıkan aynıtürden fizyolojik bozuklukların bütünü. * Kez, defa. |
nöbet beklemek (veya tutmak) | * (asker, polis vb.) bir yeri, bir kimseyi, bir aracı gözetlemek, korumak gibi amaçlarla bulunduğu yerden belli bir süre ayrılmamak. * sıra ile bekleme. |
nöbet çalmak | * belli zamanlarda mızıka çalmak. |
nöbet şekeri | * Halk arasında ilâç olarak kullanılan billûrlaşmışşeker. |
nöbetçi | * Nöbet bekleyen, nöbet sırasıkendisinde olan (kimse). |
nöbetçilik | * Nöbetçi olma durumu. |
nöbetleşe | * Nöbet sırasıyla, nöbetle, münavebe ile. |
nöbetleşme | * Nöbetleşmek işi. |
nöbetleşmek | * Sıra ile nöbet görevini yapmak. |
nörolog | * Sinir hastalıklarıuzmanı. |
nöroloji | * Sinir sistemini inceleyen ve tedavisi ile uğraşan tıp dalı, sinir bilimi, nevroloji. * Hastahanelerde sinir hastalıklarıyla ilgili bölüm. |
nöron | * Asıl hücre ile protoplazma uzantılarından ve bir silindir eksenden oluşmuşsinir hücresi. |
nörotik | * Sinir sisteminde rahatsızlığı olan kimse. * Sinir sistemi üzerinde etki yapan. |
nörotik karakter | * Toplumun koyduğu değer yargılarına karşıters davranışlarda bulunan kimsenin sahip olduğıözellik. |
nörotik kişilik | * Nöratik karakter. |
nötr | * Tarafsız, yansız. * Kimyada turnusol gibi bir ayraç karşısında ne asit ne alkali tepkisi göstermeyen, yansız. * Fizikte elektriğe karşıhiçbir tepkisi olmayan, yansız. * Turnusal gibi bir ayraç karşısında asit veya alkali tepkisi göstermeyen, yansız. |
nötrleme | * Nötrlemek işi. |
nötrlemek | * Asit veya alkali tepkisi gösteren bir eriyiği alkali veya asit katarak nötr duruma getirmek. |
nötrleşme | * Nötrleşmek işi. |
nötrleşmek | * Nötr duruma gelmek. |
nötrleştirme | * Nötrleştirmek işi veya durumu. |
nötrleştirmek | * Nötr duruma gelmesini sağlamak. |
nötrlük | * Nötr bir cismin veya ortamın durumu, niteliği. |
nötron | * Yaklaşık olarak proton ağırlığında ve elektrik yüklü olmayan bir atom cisimciği. |
-ntı/ -nti, -ntu / -ntü | * Fiilden isim türeten ek: ak-ı-ntı, sil-i-nti, kur-u-ntü, gör-ü-ntü vb. |
Nuh | * Adem, Şit ve İdris’ ten sonra gelen dördüncü peygamber. |
Nuh der, peygamber demez | * inanç ve düşüncelerini kolay kolay değiştirmez. |
Nuh nebiden kalma | * çok eski, çoktan modası geçmiş, köhnemiş. |
Kategoriler