nüfus bilimi | * İnsan nüfusunu yapı, gelişme ve dağılım açısından inceleyen bilim, demografi. |
nüfus bilimsel | * Nüfus bilimiyle ilgili, demografik. |
nüfus coğrafyası | * Yeryüzündeki nüfus yoğunluğunun dağılışını inceleyen ve bunu türlü yönleriyle açıklayan coğrafya kolu. |
nüfus cüzdanı | * Bir ülkenin vatandaşlarına devletçe verilen, kimlikleriyle kişisel durumlarını gösteren resmî belge, kafa kağıdı, nüfus tezkeresi. |
nüfus kâğıdı | * Nüfus cüzdanı. |
nüfus kalemi | * Nüfus memurluğu. |
nüfus kaydı | * Nüfusa yazılma. |
nüfus kesafeti | * Nüfus yoğunluğu. |
nüfus kütüğü | * Nüfusa kayıtlı olunan defter. |
nüfus memurluğu | * Nüfus kayıtlarının yapıldığıve nüfus işlerinin düzenlendiği resmî daire. |
nüfus patlaması | * Günümüz toplumlarında hayat şartlarındaki türlü iyileşmeler sonucu ölüm oranlarının düşmesi, doğum oranlarının ise değişmemesi sonucu nüfusun büyük hızla çoğalması. |
nüfus plânlaması | * Ailelere, sahip olmak istedikleri ve yetiştirebilecekleri çocuk sayısıkonusunda karar verebilme ve bunu gerçekleştirecek yöntemleri uygulayabilme imkânlarının verilmesi. |
nüfus sayımı | * Ülkenin nüfus sayısınıtespit etmek için yapılan sayım. |
nüfus tezkeresi | * Nüfus kâğıdı, nüfus cüzdanı. |
nüfus yoğunluğu | * Nüfus ile bu nüfusun üzerinde yaşadığıtoprakların yüzölçümü arasındaki oran. |
nüfusçu | * Nüfus memuru. |
nüfusunu çıkarmak | * nüfus kütüğüne kayıt yaptırarak nüfus cüzdanıalmak. |
nüfuz | * (içine) Geçme. * Söz geçirme, güçlü olma, erk. |
nüfuz etmek | * bir şeyin içine işlemek, geçmek. * inceliğine varmak, anlamak. * etkili olmak. |
nüfuz ticareti | * Bir kimsenin bulunduğu makamın gücüne dayanarak bazı işlere karışıp kendine çıkar sağlaması. |
nüfuzkâr | * Etkileyici, güçlü. |
nüfuzlu | * Sözü geçer, istediğini yaptıran, erkli. * Yüksek makam, üst kademe. |
nüfuzsuz | * Nüfuzu olmayan. |
nüfuzu altında tutmak | * söz geçirme gücünü üstün kılmak, egemenliği altında bulundurmak. |
nühüft | * Klâsik Türk müziğinde bir birleşik makam. |
nükleer | * Atom çekirdeği ile ilgili, çekirdeksel. |
nükleer enerji | * Atom çekirdeğinin parçalanmasından doğan enerji. |
nükleer reaktör | * Uranyum, plutonyum gibi atom çekirdeklerinin parçalanmasından yararlanılarak enerji elde edilen kaynak. |
nükleer santral | * Nükleer reaktör yardımıyla elde edilen enerjiyi dağıtan merkez. |
nükleer silâh | * Nükleer enerji ile yıkım gücü sağlayan silâh. |
nükleon | * Atom çekirdeğini oluşturan proton ve nötronun ortak adı. |
nükleoprotein | * Proteinlerin nükleik asitlerle kurduğu moleküler birlik. |
nüksetme | * Nüksetmek işi. |
nüksetmek | * (hastalık veya başka bir durum) Geri dönmek, yeniden başlamak, depreşmek. |
nükte | * İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalısöz, espri. * Yazıda, resimde, sözde ve davranışta ince, derin anlam, espri. |
nükte yapmak | * nükteli söz söylemek. |
nükteci | * İnce, güzel nükteler yapan (kimse). |
nüktecilik | * Nükteci olma durumu. |
nüktedan | * Nükteci. |
nüktedanlık | * Nüktecilik. |
nükteli | * Nükte ile süslenmiş, nüktesi olan, esprili. |
nüktesiz | * Nüktesi olmayan. |
nükul | * Vazgeçme. |
nükul etmek | * caymak, vazgeçmek. |
nümayiş | * Gösteri. * Gösteriş. |
nümayişçi | * Bir gösteride yer alan kimse, gösterici. * Gösterişçi. |
nümayişkâr | * Gösteri ile, gösterişile ilgisi olan. |
nüsha | * Birbirinin tıpkısı olan yazılışeylerin her biri. * (gazete, dergi vb. için) Sayı. * Benzer, aynı, kopya. |
nütasyon | * Bkz. üğrüm. |
nüvaziş | * Bkz. nevaziş. |
Kategoriler