Kategoriler
N SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük N Sayfa 5

name okumak * herkesin bildiği deyimleri veya sözleri söylemek.
namerde muhtaç olmak (veya namerde muhtaç bırakmak) * güvenilmeyecek kimselerden yardım istemek zorunda kalmak (bırakmak).
namert * Korkak, alçak, mert olmayan.
namertçe * Korkakça, mert olmayan bir biçimde.
namertlik * Alçaklık, korkaklık.
namevcut * Mevcut olmayan, bulunmayan, yok.
namınişanıkalmamak * yok olup unutulmak.
namına * adına, kendisine.
* yerine, olarak.
Namibyalı * Namibya halkından olan.
namlı * Ünlü, tanınmış.
namlı * Samanından ayrılmamışarpa, buğday yığını.
namlışanlı * Çok ünlü.
namlu * Tüfek, tabanca, top vb. ateşli silâhların ucunda bulunan boru biçimindeki parça.
* Kasatura, kılıç, meç ve bıçak gibi kesici silâhların uzun ve keskin bölümü.
namus * Bir toplum içinde ahlâk kurallarına karşı beslenen bağlılık.
* Dürüstlük, doğruluk.
* Sililik, iffet.
namus belâsı * Namusunu ve halk arasındaki saygınlığınıkorumak için katlanılan sıkıntı.
namus davası * Namusuna dokunulan kişinin açtığıdava.
* Onur meselesi.
namus sözü * Namus ve onur üzerine verilen söz, şeref sözü.
namuskâr * Namuslu, namusuna düşkün.
namuslu * Ahlâk kurallarına uygun olarak davranan.
* Uygun, hilesiz, gereği gibi.
namusluluk * Namuslu olma durumu.
namussuz * Ahlâk kurallarına uygun olarak davranmayan, ahlâk kurallarınıçiğneyen.
namussuzca * Namussuz bir biçimde.
namussuzluk * Namussuz olma durumu veya namussuzca davranış.
namusu iki paralık olmak * biri onursuz bir duruma düşmek.
namusu temizlenmek * (bir işin içinden) kendi saygınlığınıyitirmeden çıkmak.
namusuna dokunmak * birinin namus ve onurunu olumsuz biçimde etkilemek.
namusuna sinek kondurmamak * kollamak, gözetlemek.
* namusuna, onuruna lâf söylettirmemek.
namusunu temizlemek * ahlâk ve onuruna ters düşen bir durumdan kurtulmak için birini veya kendini öldürmek.
namusuyla yaşamak * ahlâk ve onuruna bağlıyaşamak.
namünasip * Uygunsuz.
namüsait * Uygun olmayan, elverişsiz.
namütenahi * Sonsuz, ucu bucağı olmayan.
namütenahilik * Sonsuz olma durumu.
namzet * Aday.
* Sözlü, yavuklu.
namzet göstermek * bir işiçin aday belirleyip sunmak.
namzetlik * Namzet olma durumu, adaylık.
nan * Ekmek.
nanay * Yok.
nane * Ballı babagillerden, yapraklarısapsız, çiçekleri beyaz veya menekşe renginde, ıtırlı, çok yıllık ve otsu bir
kültür bitkisi (Mentha piperita).
nane likörü * İçine nane esansıkatılarak yapılan likör.
nane ruhu * Nane yapraklarından çıkarılan esans.
nane suyu * İçinde nane ruhu eritilmişsu.
nane şekeri * Nane ruhu karıştırılarak yapılan bir çeşit şeker.
nane yemek * yakışıksız bir davranışta bulunmak, uygunsuz bir işyapmak.
naneli * Nanesi olan.
* İçinde nane ruhu olan.
nanemolla * Güçsüz, dayanıksız (kimse).
* Çok sık hastalanan, sağlıksız (kimse).
* İşten kaçınan, üşengeç.
nanesiz * Nanesi olmayan.
nanıaziz * Tanrıtarafından ihsan edilen, besin olarak verilen nimet.
* En kutsal yiyecek.
nanik * Başparmağı burna değdirip öteki parmaklarıaçarak ve sallayarak yapılan alay işareti.
nanikleme * Naniklemek işi.

Bir yanıt yazın