Kategoriler
N SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük N Sayfa 8

natür * Tabiat, doğa.
natüralist * Natüralizm akımını benimseyen (kişi).
natüralizm * Gerçeğin doğaya uygun biçimde yansıtılmasınıamaçlayan sanat akımı.
* Gerçeğin yalnızca doğa ile açıklanması.
natürel * Doğada rastlandığı gibi, doğaya uygun olan, doğa güçlerine, kurallarına uyan, doğal, tabiî.
natürist * Natürizm öğretisini benimseyen kimse.
natürizm * Toplumsal kuruluşların ve yaşayış biçiminin doğaya dönük olmasınıamaç edinen öğreti.
natürmort * Konusu, cansız varlıklar veya nesneler olan resim.
navçağan * Çiçekleri katmerli ve mor renkte olan bir tatula türü (Datura).
navlun * Bir yerden başka yere ulaştırmak için gemiye alınan eşyanın bütünü.
* Taşıyıcıtarafından, gemisinde taşınacak yük için istenen ücret.
naylon * Temel maddesi poliamit reçinesi olan, birçok giyim ve ev eşyasıyapımına yarayan, sert, dayanıklıve esnek
madde.
* Bu maddeden yapılmışolan.
* Düzme, sahte.
naylon fatura * Girişfaturası olmayan bir mal için alıcıya verilen ve birini harcama yapmışgibi göstermek amacıyla
düzenlenen faturanın halk arasındaki adı.
naylon kız * Asrî, modern kız.
naz * Kendini beğendirmek amacıyla yapılan davranış, cilve.
* İsteksiz gibi görünerek yalvartmak amacıyla yapılan davranış.
* Şımarıklık.
naz etmek * nazlanmak.
naza çekmek * istekli olduğu hâlde yapmacıklıdavranışlarla isteksiz gibi davranmak.
nazal * Genizsil.
nazar * Bakış, bakma, göz atma.
* Bir konu hakkında düşünme, görüş.
* Belli kimselerde bulunduğuna inanılan; insanlara, özellikle çocuklara, evcil hayvanlara, eve, mala mülke,
hatta cansız nesnelere de zarar veren, bakıştaki çarpıcıve öldürücü güç.
nazar boncuğu * Göz değmesin diye takılan mavi boncuk veya bunun yerini tutan başka şey, göz boncuğu.
* Eşi benzeri olmayan, tek.
nazar değmek (veya nazara gelmek) * göz değmek.
nazaran * Göre, oranla, kıyasla.
nazarıdikkat * İlgi.
nazarıdikkatini çekmek * ilgisini çekmek.
nazarı itibar * İlgi, dikkat.
nazarı itibara almak * dikkat etmek, dikkate almak.
nazarında * birinin düşüncesine göre, birinin gözünde.
nazarıyla bakmak * ona öyle imişgibi, o gözle bakmak.
nazarî * Kuram niteliğinde olan, kuramsal, teorik.
nazariyat * Kuramlar.
nazariyatçı * Kuramcı.
nazariye * Kuram, teori.
nazariyeci * Teorisyen, kuramcı.
nazarlık * Nazarıetkisiz duruma getirdiğine inanılan, kumaşparçası, mavi boncuk, kurşun, dua yazılıkâğıt, muska
gibi şey.
nazenin * Cilveli, nazlı.
* Narin, ince yapılı.
* (yerme amacıyla) Şımarık, nazlıyetiştirilmiş.
* Bir Bektaşî tarikatının adı.
nazı geçmek * dilediğini kabul ettirecek kadar hatırısayılmak.
nazım * Hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün olan kafiyeli söz dizisi, manzume, koşuk.
nâzım * Düzenleyen, düzene koyan, tertip eden.
* Manzume yazan kimse.
nazım birimi * Şiirde en küçük anlam bütünlüğünü sağlayan ve kendi içinde bağımsız dize topluluğu.
nâzım plân * Bir yerleşim bölgesinin bütün bayındırlık işlerinde göz önünde tutulmak için hazırlanmışplân.
nazım türü * İçeriğine ve konusuna göre şiirin kendi içinde ayrılmasıve adlandırılması.
nazına katlanmak * istenen her şeyi hangi durumda olursa olsun yerine getirmek.
nazını çekmek * her istediğini yerine getirmek.
nazır * Bir yere doğru bakan (ev, oda vb.).
* Bakan.
Nazi * Nazizm yanlısı(kimse).
nazik * Başkalarına karşısaygılıdavranan.
* İnce yapılı, narin.
* Özen, dikkat gösterilmezse kırılabilen, bozulabilen.
* Özen gösterilmezse, gerekli önlemler alınmazsa kötüleşebilen, kritik.
* Dikkat isteyen, özen gerektiren.
nazikâne * İncelikle, saygıyla, nezaketle.
nazikçe * Nazik, ince, saygılı(bir biçimde).
nazikleşme * Nazikleşmek işi.
nazikleşmek * Nazik davranmak.
* Özen gösterilmezse kötüleşebilecek bir duruma girmek.
naziklik * Nazik olma durumu veya nazikçe davranış, nezaket.
nazil * İnen, iniş.
* Konaklayan.

Bir yanıt yazın