Kategoriler
O SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük O Sayfa 1

o * Başına getirildiği cümlenin anlattığıduyguyu belirtir.
o * Teklik üçüncü kişiyi gösterir.
* İki veya daha çok şeyden, daha önce sözü geçeni gösterir.
* Uzakta olan, hakkında konuşulan kimse veya şeyi belirtir.
O * Oksijen’in kısaltması.
o bu * Bazıkimseler ve nesneler.
o denli * Öyle, o kadar.
o duvar senin, bu duvar benim * birinin yalpalayacak kadar sarhoşolduğunu anlatır.
o gün bugün(dür) * o zamandan beri.
o hâlde * bu durum karşısında, demek oluyor ki, öyleyse.
o kadar * aşırılık belirtir.
* tehdit ve kızgınlık bildirir.
o kapı(mahalle) senin bu kapı(mahalle) benim * sürekli gezip dolaşmayıanlatır.
o saat * Hemen, o anda.
o sırada * İçinde bulunulan zamanda.
o taraflı olmamak * ilgi göstermemek, konuyla ilgisi yokmuşgibi davranmak.
o tarakta bezi olmamak * o şeyle ilişiği bulunmamak.
o yolda * öyle, o gidişve düzenle.
o yolun yolcusu * (toplumun ahlâk anlayışına göre) kötü bir hayat sürdüren kimse.
* ölümle sonuçlanacak bir durumda olan kimse.
o, O * Türk alfabesinin on sekizinci harfi; ses bilimi bakımından kalın, yuvarlak ve genişünlüyü gösterir.
oba * Göçebelerin konak yeri.
* Bu konak yerinde konaklayan göçebe halk veya aile.
* Genellikle bölmeli göçebe çadırı.
obabaşı * Obanın başı olan kimse.
obartı * Bkz. abartı.
obartıcı * Bkz. abartıcı.
obartılmak * Bkz. abartılmak.
obartma * Bkz. abartma.
obartmak * Bkz. abartmak.
obelisk * Dikili taş.
oberj * Şehir merkezinin dışında sade, basit kurulmuşkonaklama tesisi.
obje * Nesne.
objektif * Nesnel, afakî.
* Fotoğraf makinesi, mikroskop, dürbün gibi optik âletlerle, cisimlerden gelen ışınlarıalıp ekran üzerine
yansıtan mercek veya mercek sistemi.
objektif olmak * nesnel olmak.
* tarafsız davranmak.
objektiflik * Objektif olma durumu.
objektivist * Nesnelci.
objektivite * Objektiflik.
objektivizm * Nesnelcilik.
obruk * İçbükey, mukaar, konkav.
* İçinde su biriken çukur yer, doğal kuyu.
obruklu * Obruğu olan.
observatuvar * Gözlem evi, rasathane.
obstrüksiyon * Engelleme.
obua * Orkestrada yer alan çift kamışlı, tahta üflemeli çalgı.
obuacı * Obua çalan kimse.
obur * Gereğinden çok yemek yiyen, doymak bilmeyen (kimse).
oburca * Doymak bilmezcesine, gereğinden çok (yiyen).
oburlaşma * Oburlaşmak işi.
oburlaşmak * Obur duruma gelmek.
oburluk * Obur olma durumu.
obüs * Yüksek ve alçaktan mermi atabilen, top ve havanların bazıözelliklerine sahip kısa namlulu top.
ocağı batmak * yuvasıyıkılmak veya soyu tükenmek.
ocağıkör kalmak * soyu tükenmek, çocuğu bulunmamak.
ocağısönmek * aile dağılmak, yok olmak, çoluk çocuk yok olmak.
ocağıtütmek * soyu devam etmek.

Bir yanıt yazın