onur üyesi | * Bir kuruluşveya derneğe kişiliği ile onur katacağıdüşünülerek seçilen kimse. |
onurlandırma | * Onurlandırmak işi. |
onurlandırmak | * Kendisine saygıduyulan bir kimse, bir yere gelerek oradakileri mutlu etmek, onur kazandırmak, onurunu artırmak, şereflendirmek, şeref vermek. |
onurlanma | * Onurlanmak işi, şereflenme, teşerrüf. |
onurlanmak | * Onur duymak, şereflenmek, teşerrüf etmek. |
onurlu | * Onuru olan veya onurunu üstün tutan, şerefli, gururlu. |
onursal | * Saygı için verilen veya övünç için kabul edilen (başkanlık, üyelik, profesörlük gibi unvan), fahrî. |
onursal başkan | * Bir kuruluşa onur vermek için sorumsuz ve yetkisiz olarak başkan seçilen kimse. |
onursuz | * Onuru olmayan veya onura aykırıdavranışlarda bulunan, şerefsiz, haysiyetsiz. |
onursuzluk | * Onursuz olma durumu, şerefsizlik. |
onuruna … vermek | * birine saygı göstermek için yemek, toplantı gibi bir ağırlamada bulunmak. |
onuruna dokunmak | * (birinin) gururunu, haysiyetini incitmek. |
onuruna yedirememek | * bir kimse, kendine duyduğu saygıyla bağdaşmayan ve onur kırıcı olay veya davranışlar karşısında tepkide bulunmak, kendine yedirememek. |
oosfer | * Bitkilerde erkek gamet tarafından döllenerek yumurtayı oluşturan dişi gamet. |
oosit | * Büyüme evresini tamamlamış, fakat henüz döllenebilecek duruma gelmemişdişi gamet. |
op | * Bkz. opus. |
opal | * Silis grubundan değerli bir mineral; silisin hidratlıve jelâtinli bütün türlerini kapsar. * İnce, düzgün dokunmuşpamuklu kumaş. |
opalin | * Opali andıran camdan yapılmışvazo, kupa vb.ne verilen ad. |
opalleşme | * Saydam bir camın, özündeki kristallerin çökmesiyle opal renge girmesi. |
oparlör | * Bkz. Hoparlör. |
opera | * Sözlerinin bütünü veya çoğu şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseri. * Bu eseri uygulayan sanatçıtopluluğu. * Böyle eserlerin oynandığıyapı. |
operacı | * Opera sanatçısı. |
operakomik | * Konuşmalıve şarkılı bölümlerin bir arada bulunduğu oyun. |
operasyon | * Ameliyat. * Elde edilecek sonuç için alınan önlem ve yürütülen işlemlerin bütünü. |
operatör | * Ameliyat yapan, uzmanlığı ameliyat yapmak olan hekim, cerrah. * Bazıteknik aletleri işletenlere verilen ad. * Bilgisayarıçalıştırıp gerekli uygulamayıyapan kimse, işletmen. * Basılacak metinleri dizgi makinesinde dizen kimse. |
operatörleşme | * Operatörleşmek işi. |
operatörleşmek | * Operatör olmak, operatör gibi davranmak. |
operatörlük | * Operatör olma durumu. |
operatris | * Operatör. |
operet | * Eğlenceli, hafif konulu, içinde bestesiz konuşmalar bulunan sahne eseri. * Operet oynayan oyunculardan oluşan kuruluş. |
operetçi | * Operet metni yazan, besteleyen veya operette rol alan sanatçı. |
oportünist | * Duruma göre davranan, içinde bulunduğu şartlarıdeğerlendirmeyi bilen (kimse). |
oportünizm | * Güç durumlarda, davranışlarınıahlâk kurallarıveya düzenli bir düşünceden çok, çıkarlarına uyacak biçimde ayarlamayıamaçlayan tutum. |
opsiyon | * (bankacılıkta) Borç senetlerinin, bankalara ödenmesi için vade tarihinden başlayarak tanınan iki gün. * (ticarette) Bir alışverişin karara bağlanması için genellikle satıcının alıcıya tanıdığısüre. * Belli bir tarih için, vapur, uçak, vb. nde önceden ödeme yapmadan, şarta bağlıyer ayırtma. |
optik | * Görme ile ilgili olan. * Fizik biliminin ışık olaylarını inceleyen kolu. |
optik kaydırma | * Alıcının değişir odaklımerceğinin yakından uzağa veya uzaktan yakına doğru odaklanmasıyla elde edilen sonuç, zum. |
optikçi | * Gözlükçü. |
optimal | * En elverişli durum, optimum. |
optimetri | * Görmeyi inceleyen optik veya fizik dalı. |
optimist | * Yaradılışı gereği her şeyin iyi yanını görme eğiliminde olan, iyimser, nikbin pesimist karşıtı. * Tek yelkenli, tek kişilik yarış. |
optimizm | * Her şeyi en iyi yanından gören, her durumda iyi bir çıkışyolu uman dünya görüşü, iyimserlik, nikbinlik. |
optimum | * (sıcaklık, nem veya tutumda) En elverişli durum. * En elverişli, en iyi olan, optimal. |
opus | * Bestecinin, bestelenişsırasına göre numaralanmışmüzik eseri. Kısaltması op. |
or | * Ordu kelimesinin kısaltması. |
ora | * O yer. |
oracık | * Hemen o yer, bulunduğu yer. |
oracıkta | * Hemen o yerde, olduğu yerde. |
orada | * Sözü edilen yerde, bulunduğu yerde. |
orada burada | * her yerde. |
oradan | * Sözü edilen yerden. |
Kategoriler