orman köylüsü | * Orman köyünde yaşayan ve geçimini orman ağaölarınıkesip satarak temin eden kimse. |
orman köyü | * Orman arazisinde kurulmuşköy. |
orman kuşağı | * Sıralı ormanların oluşturduğu dizi, orman dizisi. |
orman sarmaşığı | * Ak asma. |
orman sıçanı | * Ormanlık bölgede yaşayan bir sıçan türü (Mus sylvaticus). |
orman taşlamak | * bir kimsenin düşüncesini dolaylı olarak öğrenmeye çalışmak. |
orman tavuğu | * Orman tavuğugillerden kuşların, özellikle Avrupa ve Asya’da yaşayan siyah tüylü türlerinin ortak adı. |
orman tavuğugiller | * Dünyanın soğuk ve ılıman bölgelerinde yaşayan, orta veya büyük yapıda, mat veya parlak renkli, orman tavuğu, çil ve çayır tavuğunu içine alan bir familya. |
orman yeşili | * Koyu yeşil. |
ormancı | * Orman işlerine bakan kimse. * Orman mühendisi. * Kaba, görgüsüz kimse. |
ormancılık | * Orman işi ile uğraşma. * Ormanların yetiştirilmesi ve bakımınıkonu alan bilim. * Ormana değer verme anlayışı. |
ormanlaşma | * Orman durumuna gelme. |
ormanlaşmak | * Orman durumuna gelmek. |
ormanlaştırma | * Ormanlaştırmak işi. |
ormanlaştırmak | * Orman durumuna getirmek. |
ormanlık | * Ormanıçok olan, ormanla kaplıveya orman gibi olan (yer). |
ormansız | * Ormanı olmayan. |
ormansızlaşma | * Ormansızlaşmak durumu. |
ormansızlaşmak | * Ormansız kalmak, ormanı bulunmamak. |
ornatma | * Ornatmak işi, ikame etme. * Bir türün yerine onun değişik bir biçiminin geçmesi. * Molekülün geri kalan bölümünde değişikliğe yol açmadan bir atom veya bir kök yerine bir başka atom veya kökün geçmesi. * Bir cebirsel ifadenin yerine bir başkasınıkoyma işlemi. |
ornatmak | * Bir şeyin yerine başka bir şeyi koymak, ikame etmek. |
ornitolog | * Kuş bilimi uzmanı. |
ornitoloji | * Kuş bilimi. |
ornitorenk | * Bkz. gagalımemeli. |
orojeni | * Dağoluş. |
orospu | * Erkeklerin cinsel zevklerine para karşılığıhizmet eden ve bu işi meslek edinen kadın, fahişe. * Kolay elde edilen, düşük ahlâklıkadın. |
orospu bohçası | * Derli toplu olmayan, sarsak ve düğümlü, düğümleri tavşan kulaklı, kötü düzenlenmiş bohça. * Acele yapılmış, fındık yerine az miktarda ceviz konmuş, ekmek içi iyi ezilmemiş, sarımsaklarıdişdişkalmış bir tür tarator. |
orospu böreği | * El ayası büyüklüğünde hazırlanmışhamurun içine kıyma konarak tavada aceleyle pişirilmiş börek türü. |
orospu çocuğu | * Serseri, haylaz, hinoğluhin, hilekâr, kalleş. |
orospu yemeği | * Domates, yeşil biber, soğan, maydanoz vb. sebzelerin düzensiz doğranması ile yağda acele pişirilmiş bir tür yemek. |
orospuluk | * Orospu olma durumu veya orospunun mesleği, fahişelik. * Kalleşlik. |
orostopolluk | * Kurnazca iş, dalavere, dolap. |
orsa | * Yelkenleri rüzgârın estiği yöne çevirmekte kullanılan, her iki taraftan yelkenin ortasına bağlanan ip. * Geminin rüzgâr alan yanı, rüzgâr üstü, poca veya rüzgâr altıkarşıtı. * Geminin, rüzgârın geldiği yöne döndürülmesi. |
orsa alabanda | * Gemiyi birdenbire rüzgârın üstüne çevirme. |
orsa boca | * Bkz. orsa poca. |
orsa poca | * Geminin bazen rüzgâr yönüne yaklaşarak, bazen ondan uzaklaşarak yol alması. * Bata çıka, iyi kötü. |
orsalama | * Orsalamak işi. |
orsalamak | * (gemi) Rüzgâr alan tarafa dönmek. |
orta | * İki uçtan eşit uzaklıkta olan yer veya durum. * (zaman için) Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre. * Bir şeyin kenarlarından yaklaşık olarak aynıuzaklıkta olan yer. * Bir şeyin eşit olarak ayrılabileceği bölüm. * Görünür, algılanır durum. * (topluluk) İçinde, arasında. * Eğitimde zayıf ile iyi arasındaki derece. * Siyasette sorunların çözümünde aşırılıklardan kaçınan, ölçülü bir yöntem izleyen (siyasî parti). * Her iki yanda kendi türünden eşit sayıda nesneler bulunan. * İki karşıt nitelik veya durum arasında bulunan, tutarlı, ılımlı, vasat. * Bir olayın, içinde gerçekleştiği yer. * Bkz. orantı. * Güreşte pehlivanların ayrıldıkları beşdereceden üçüncüsüne büyük orta, dördüncüsüne de küçük orta denir. * Futbolda oyunculardan birinin, topu, kale ağzında duran arkadaşlarına havadan yollamak için yaptığıvuruş. * Yeniçeri ocağında tabur. |
orta ağırlık | * Boksta 71 kg dan 75 kg a kadar olan boksörlerin ayrıldığıkategori. * Güreşte, güllede ve halterde 72-79 kg ağırlıktaki oyuncuların ayrıldığıkategori. |
orta boy | * Orta büyüklükte olan. |
orta boylu | * Orta yükseklikte, boyda olan. |
Orta Çağ | * BatıRoma İmparatorluğunun çöküşünden (476) başlayarak 1453 ‘e veya 1492’ye kadar süren çağ. |
orta dalga | * Dalga boyu 200 ile 600 m arasında değişen dalga. |
orta damar | * Bitki yapraklarının tam ortasında bulunan ve yan damarlara göre daha kalın olan damar. |
orta deri | * Dışderi ve iç deri arasındaki hücre katmanı, mezoderm. |
orta dikme | * Bir doğru parçasına orta noktasında dik olan doğru. |
orta direk | * Çadırda veya çeşitli yapılarda merkezî ağırlığıyüklenen ve dengeli dağılımısağlayan direk. * Toplumun memur, emekli, küçük esnaf, küçük çiftçi gibi dar ve sabit gelirli kişilerden oluşan kesimi. |
Orta Doğu | * Türkiye, Kuzey Kı brıs Türk Cumhuriyeti, Suriye, Mısır, İsrail, Lübnan, Filistin, S. Arabistan, Irak ve İran’ı içine alan ülkelere verilen ad. |
orta elçi | * Büyük elçiden önceki elçilik aşamasıve bu aşamada olan kimse. |
Kategoriler