Kategoriler
O SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük O Sayfa 19

ortam * Canlı bir varlığın içinde bulunduğu doğal veya maddî şartların bütünü.
* Bir kimsenin veya bir insan topluluğunun yaşayışınıetkileyen ruhsal, toplumsal ve kültürel etkilerin
bütünü.
* Nesnel ve toplumsal yönlerle bazen kişinin iç dünyasınıda kapsayan yakın çevre, vasat.
ortam yaratmak * imkân sağlamak.
ortanca * Yaş bakımından üç kardeşin büyüğü ile küçüğü arasında bulunan.
* Büyüklük, irilik bakımından üç nesne arasında sondan veya baştan ikinci gelen.
ortanca * Taşkırangillerden, kırmızı, pembe veya mor renkli çiçeklerini yaz başında açan, gölgelik yerlerde yetiştirilen
bir süs bitkisi (Hydrangea hortensia).
ortancalı * Ortancası olan.
ortanın sağı * Ilımlısiyasî görüşe göre, sosyal alanla ilgili sosyal yapıyıkoruma veya olduğu gibi sürdürme eğiliminde
bulunan partilerin benimsedikleri görüş.
ortanın solu * Ilımlısiyasî görüşe göre, sosyal alanla ilgili köklü değişimleri gerçekleştirmek çabasında bulunan partilerin
benimsedikleri görüş.
ortaokul * Öğrencileri genel eğitim yoluyla bir yandan hayata, bir yandan da liseye hazırlayan üç yıllık orta öğretim
okulu.
ortasını bulmak * ılımlıderecesini bulmak, uzlaştırmak.
ortay * Bir düzlem şeklin aynıyöndeki paralel bütün kirişlerini eşit parçalara bölen (çizgi).
* Bir uzayı, bir yüzeyi eşit iki parçaya bölen (düzlem, çizgi).
ortaya almak * her yanını çevirmek, kuşatmak.
ortaya atılmak * ileri sürülmek, herkesin bilgisine sunulmak.
* (bir kimse) bir işi yapmak için kendini göstermek, ortaya atılmak.
ortaya atmak * söylemek, ileri sürmek.
ortaya bir balgam atmak * bir işkıvamında iken, biri herkesin zihnini bulandıracak bir söz söylemek.
ortaya çıkarmak * delilleriyle göstermek, ispat etmek.
ortaya çıkmak * yokken var olmak, meydana çıkmak, türemek.
* biri kendini göstermek.
ortaya dökmek * çıkarmak, göstermek.
* açıklamak.
ortaya düşmek * (kadın) orta malı olmak, sokağa düşmek.
ortaya koymak * herkesin görebileceği yere koymak.
* yaratmak, yapmak.
ortaya sürülmek * anlatılmak, belirtilmek, söylenmek.
ortaya yayılmak * herkes tarafından duyulmak, yayılmak.
Ortodoks * Doğmaya ve kilise öğretisine uygun olan.
* Ortodoksluk mezhebinden olan (kimse).
Ortodoksluk * Meşru kilisenin resmî kararlarına uygun öğreti ve düşüncelerin bütünü.
* Doğu Hristiyan kiliselerince sürdürülen, Yunan ve Slâvların çoğunun benimsediği mezhep.
ortodonti * Dişhekimliğinin, dişleri çenelerin üzerine estetik ve görev bakımlarından düzenli bir biçimde
yerleştirmekle uğraşan kolu.
ortoklâz * Dik açı biçiminde ayrıtları olan, billûrlarıparça hâlinde dilinen bir çeşit potasyum feldspat.
ortopedi * Hekimliğin çocuklardaki vücut biçimsizliklerini düzelten veya önleyen bir kolu.
* Vücutta kemikler, eklemler, kaslar, kirişler, sinirler gibi hareketi sağlayan organların bozukluklarını
düzelten, tedavi eden cerrahî kolu.
ortopedik * Ortopedi ile ilgili olan.
ortopedist * Ortopedi uzmanı.
* Ortopedi protezleri yapan kimse.
ortoz * Ortoklâz.
orucunda olmak * herhangi bir şeyi yemez içmez olmak.
oruç * Tanrı’ya ibadet amacıyla yeme, içme gibi birçok şeylerden belli bir süre veya biçimlerde kendini alıkoyma.
* Haz veren şeylerden sağlanan yoksunluk.
oruç açmak * vakit gelince oruç bozmak, iftar etmek.
oruç bozmak * bir şey yiyerek, içerek orucunu kesmek veya sona erdirmek.
oruç tutmak * oruç ibadetini yerine getirmek.
oruç yemek * oruç tutmamak.
oruçlu * Oruç tutan (kimse), niyetli.
oruçsuz * Oruç tutmayan (kimse).
orun * Özel yer.
* Makam, mansıp, mesnet, mevki.
orunlama * Bir konunun yerine onunla benzerlikleri olan bir başka konuyu anlatma.
orya * Karo.
oryantal * Doğu ile ilgili, doğuyu hatırlatan.
oryantalist * Doğu bilimci, şarkiyatçı, müsteşrik.
oryantalizm * Doğu bilimi.
Os * Osmiyum’un kısaltması.
Osmanî * Osmanlılarla ilgili.
Osmanlı * XIII. yüzyılda Osman Gazi tarafından Anadolu’da kurulan ve birinci Dünya Savaşından sonra dağılan
büyük Türk İmparatorluğunun uyruklarına verilen ad.
* Düşündüğünü çekinmeden, açıkça söyleyen, bulunduğu toplulukta yetki sahibi olan.
OsmanlıTürkçesi * XIII-XX. yüzyıllar arasında Anadolu’da ve OsmanlıDevleti’nin yayıldığı bütün ülkelerde kullanılmışolan,
Arapça ve Farsçanın ağır baskısıaltında kalan Türk diline verilen ad.
Osmanlıca * Bkz. OsmanlıTürkçesi.
Osmanlıcacılık * Osmanlıcadan yana olan kimsenin tutumu.
Osmanlıcılık * Osmanlılık düşüncesini benimseyen ve yayan düşünce akımı.

Bir yanıt yazın