Kategoriler
O SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük O Sayfa 22

otorite * Yetke, sulta, velâyet.
otorite sağlamak (veya temin etmek) * yetki kurmak veya sahibi olmak.
otoriter * Yetkeli, otoriteli.
otoriterli * Otoritesi olan, otoriter.
otosist * Bkz. işitme kesesi.
otostop * Bir yayanın yoldan geçen bir otomobili durdurarak binmesi ve gideceği yere para vermeden gitmesi.
otostop yapmak * bu biçimde yolculuk etmek.
otostopçu * Otostop yapan (kimse).
otostopçuluk * Otostop yapma işi.
ototrof * Öz beslenen.
ototrofi * Öz beslenme.
otoyol * Hızlı bir trafik akımı sağlamak amacıyla yapılan, üç veya dört şeritli, çift yönlü genişyol, otoban.
otsu * Ot gibi olan, gövdesi odunlaşmayan, kısa ömürlü (bitki).
otsu topluluk * Gövdesi odunlaşmayan kısa ömürlü bitki topluluğu.
otsul * Bkz. otsu.
otsuz * Otu olmayan.
otu çek köküne bak * kişinin kimliğini öğrenmek için soyunu sopunu bilmek gerekir.
oturacak * Sandalye, tabure, kanepe gibi üstüne oturulan şey.
oturak * Oturulacak yer veya şey.
* Tahtadan alçak iskemle.
* Bir şeyin yere gelen tarafı, taban.
* İçine abdest bozulan kap, lâzımlık.
* İçkili, çalgılıve kadınlıeğlenti.
* Bacaklarında veya başka bir yerinde, gezmesine engel olacak bir özrü olduğundan hep evde oturan (kimse),
kötürüm.
* Boru mengenesinin tezgâha oturduğu ve vidalandığı bölüm.
* Kürekli teknelerde kürekçilerin oturduğu enli tahta.
oturak âlemi * Anadolu’nun bazıyörelerinde, sadece erkeklerin katıldığı, kadın oynatılan içkili toplantı.
oturak kündesi * Güreşte bir elin arkadan iki bacak arasından, ötekinin de önden getirilerek kasık üzerinde kilitlenmesi
biçimindeki kündeleme.
oturaklı * Sağlam, gösterişli.
* Saygıuyandıran, ağırbaşlı.
* (söz için) Yerinde ve sırasında söylenen.
oturaklılık * Oturaklıdavranış, ağırbaşlılık, oturmuşluk.
oturma * Oturmak işi.
* (kısa süre ile) Konukluğa gitme.
oturma belgesi * Bazıülkelerde çalışan veya ticaret yapan kimselere verilen oturma izni belgesi.
oturma duvarı * Su basmanı, oturmalık.
oturma grevi * Bir isteği gerçekleştirmek amacıyla, işçilerin işyerlerinden ayrılmaksızın bulunduklarıyere oturarak grev
yapmaktan kaçınmaları.
oturma grubu * Koltuk, kanepe, sandalye, kolçaklısandalye, sallanan koltuk vb. mobilyalardan oluşan grup.
oturma izni * Belli bir bölgede resmî makamlarca verilen oturma belgesi.
oturma mobilyası * Boyutlarıve şekli insan vücudunun ölçülerine uygun olan ve rahat oturmayısağlayan, oturma yüzeyi elâstik
veya elâstik olmayan malzemeden yapılan mobilya.
oturma odası * Ev halkının oturması için ayrılmışoda.
oturmak * Vücudun belden yukarısıdik duracak biçimde ağırlığıkaba etlere vererek bir yere yerleşmek.
* Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak.
* Uygun gelmek.
* Bir yerde sürekli olarak kalmak, ikamet etmek.
* Hiçbir işyapmadan boşvakit geçirmek, boşdurmak.
* (toprak veya yapı için) Çökmek, aşağı inmek.
* Biriyle beraber yaşamak.
* Bir işi yapmakta olmak, bir işe başlamak üzere olmak.
* Mal olmak.
* Yer almak, geçmek.
* Benimsenmek, yerleşmek, kökleşmek.
* Belli bir yörüngede dönmeye başlamak.
* (sıvıtortuları için) Dibe çökmek, dipte toplanmak.
* Herhangi bir durumda belli bir süre kalmak.
oturmalık * Su basmanı, oturma duvarı.
oturmuş * Yerleşik, yerleşmiş, güçlenmiş.
oturmuşluk * Oturmuşolma durumu.
* Benimsenmiş, yerleşmişolma durumu.
oturtma * Oturtmak işi.
* Halka halka kesilmişpatates, patlıcan, kabak gibi sebzelerden yapılan bir çeşit kıymalıyemek.
oturtmak * Oturmak işini yaptırmak.
* Koymak; yapmak, yerleştirmek.
oturtmalık * Yapının toprak üstünde kalan, 1 m kadar yükseklikte, bütün yapı boyunca devam eden, üstüne gelen
duvarlardan birkaç santim dışarıçıkıntılıana temel duvarı.
oturtulma * Oturtulmak işi.
oturtulmak * Oturtmak işine konu olmak.
oturulma * Oturulmak işi.
oturulmak * Herhangi biri tarafından oturmak işi yapılmak.
oturum * Bir meclis veya kurulun çözümlenmesi gereken sorunları görüşüp tartışmak için yaptığıtoplantı, celse.
* Yasama meclislerinin birleşimlerinden her biri.
oturup kalkmak * hareket etmek.
oturuş * Oturmak işi veya biçimi.
oturuşma * Oturuşmak işi.
oturuşmak * Yatışmak, hızıazalmak.
otuz * Yirmi dokuzdan sonra gelen sayının adıve bu sayıyı gösteren işaret: 30, XXX.
* Üç kere on, yirmi dokuzdan bir artık.
otuz beşlik * İçinde sıvımaddelerden, 0,50 lt. ölçüsünde bulunan şişe.
* Küçük rakı.
otuzar * Otuz sayısının üleştirme biçimi; her birine otuz; her defasında otuzu bir arada.

Bir yanıt yazın