oyalantı | * Oyalanmak için yapılan şey, hobi. |
oyalayıcı | * Vakit geçirmeye yol açan, eğlendiren, hoşvakit geçirten. |
oyalı | * Kenarına oya yapılmışveya geçirilmiş. |
oyculuk | * Oy alabilmek için türlü yollara başvurma işi. |
oydaş | * Aynıdüşüncede, aynı inançta olan, hemfikir. |
oydurma | * Oydurmak işi. |
oydurmak | * Oymasını sağlamak. |
oylama | * Oy kullanma işi. |
oylamak | * Oya koymak veya oya sunmak. |
oylamaya geçmek | * oy verme işlemine başvurmak. |
oylamaya koymak | * bir toplantıdaki oy sayısını belirlemek, oy verilmesini istemek, oya sunmak. |
oylanış | * Oylamak işi veya biçimi. |
oylanma | * Oylanmak işi. |
oylanmak | * Oylamak işi yapılmak. |
oyluk | * Uyluk. |
oylum | * Hacim, cirim. * İçi oyulmuş, çukur duruma getirilmiş. * Resimde derinlik, üç boyutluk etkisi, mimarlıkta mekân karşılığı. |
oylum oylum | * Oymalı, girintili çıkıntılı. |
oylumlama | * Resim ve heykel sanatında ögelere hacim duygusu ve biçim verme işi, modelâj. |
oylumlamak | * Resim ve heykelde ögelere oylum duygusu ve biçim vermek. * Küçülterek yapmak. |
oylumlu | * Oylumu olan, hacimli. * Büyük, geniş. |
oyma | * Oymak işi. * Bir nesnenin yüzeyini özel araçlarla oyarak veya delerek türlü biçimler verme. * Ağaç yongası. * Oyularak yapılan süsleme. * Oyularak yapılmış. |
oyma akıl | * Yer etmiş, uzun tecrübeler sonunda kabul görmüşnasihat. |
oyma baskı | * Çinko, bakır, tahta gibi levhalara kazıma ile yapılan, resimleri kâğıda basma tekniği. |
oymacı | * Oyma işleri yapan sanatçı, hakkâk. |
oymacılık | * Oyma yapma sanatı. |
oymak | * Keskin, sivri uçlu bir cisimle bir şeyi yontarak veya delerek çukur oluşturmak. * Kumaşgibi bir şeyi girintili bir biçimde kesmek. |
oymak | * Dil ve kültür yönünden büyük bir türdeşlik gösteren, bir çok boydan oluşan, yapısındaki aileler arasında toplum, ekonomi, din, kan veya evlilik bağları bulunan göçebe veya yerleşik nitelikteki topluluk, aşiret. * İzcilikte küçük birlik. |
oymak | * Hemen hemen benzer veya aynıtür yıldızlardan oluşmuş, Samanyolunun seyrek yapılı genç kümelerinden her biri. |
oymak oymak | * Top top, küme küme. |
oymakbaşı | * Oymakların lideri, önde geleni. * İzcilikte küçük birliklerin başı. |
oymalı | * Oymaları bulunan, oymalarla süslenmişolan. |
oymalıyaprak | * Meşe yaprağı gibi kenarları girintili çıkıntılı olan yaprak. |
oynak | * Kımıldayan, yerinde sağlam durmayan, hareketli. * Hareket, canlılık veren. * Değişken, kararsız. * (kadın veya kız için) Davranışlarıağırbaşlı olmayan. * Eklemlerin bükülüp doğrulmaya elverişli olan çeşidi, oynar eklem. |
oynak kemiği | * Diz kapağıkemiği. |
oynakça | * Oynak (bir biçimde), oynak olarak. |
oynaklık | * Oynak olma durumu. * Oynakça davranış. |
oynama | * Oynamak işi. |
oynama! | * (olumsuz olarak) “oyalanma, gereği gibi yap, boşuna vakit geçirme!” anlamında kullanılır. |
oynamak | * Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma gibi amaçlarla bir şeyle uğraşmak. * Herhangi bir tutku, ilgi veya oyalanma gibi sebeple bir şeye kendini vermek. * Kımıldamak, hareket etmek. * Bir şeyi sürekli evirip çevirmek veya sürekli olarak dokunmak. * Bir temsilde rol almak. * Film gösterilmek. * (tiyatro için) Sahneye konmak. * Tedirgin etmek, rahatsız edici davranışta bulunmak. * (eşya için) Herhangi bir parçasıkımıldamak, hareket etmek. * (insan için) (olumsuz olarak) Gerekli görevini yapacak hareketten yoksun olmak. * Sarsılmak, yeri değişmek. * Sporla ilgili çalışmalara katılmak. * Müziğin gerektirdiği uyumlu hareketleri yapmak. * Rastgele yön vermek, aldatmak. * Herhangi birine karşıönemsemeyici davranışlarda bulunmak. * Büyük bir ustalık, beceri ve kolaylıkla bir işi yapmak. * Tehlikeye koymak. * Değişiklik göstermek. |
oynanış | * Oynanmak işi veya biçimi. |
oynanma | * Oynanmak işi. |
oynanmak | * Oynamak işine konu olmak. * Herhangi biri oynamak. |
oynaş | * Aralarında toplumca hoşkarşılanmayan ilişkiler bulunan kadın veya erkekten her biri. |
oynaşlık | * Oynaşın işi veya mesleği. |
oynaşlık etmek | * toplumda hoşkarşılanmayan ilişkilerde bulunmak. |
oynaşma | * Oynaşmak işi. |
oynaşmak | * Birbiriyle oynamak. * Âşıktaşlık etmek. |
oynatılma | * Oynatılmak işi. |
oynatılmak | * Oynatmak işine konu olmak. |
oynatım | * Oynatmak işi. * Sinema endüstrisinin, filmlerin seyircilere gösterilmesi işiyle uğraşan kolu. |
Kategoriler