Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Y

Türkçe Sözlük Y Sayfa 57

yoğunlaşma * Yoğunlaşmak işi.
* Buharın sıvıveya katıduruma geçmesi.
* Birden çok molekülün genellikle su yitirerek bir tek moleküle dönüşmesi olayı.
yoğunlaşmak * Yoğun duruma gelmek, tekâsüf etmek.
yoğunlaştırma * Yoğunlaştırmak işi.
yoğunlaştırmak * Yoğun duruma getirmek, teksif etmek.
yoğunluk * Yoğun bir maddenin özelliği.
* Bir cismin, bir santimetre küplük kütlesinin aynıhacimdeki +4°C lik suya göre oranı, kesafet.
yoğunlukölçer * Sıvıların yoğunluğunu ölçen araç, dansimetre.
yoğurma * Yoğurmak işi.
yoğurmak * Katıveya toz durumundaki bir maddeyi herhangi bir sıvı ile karıştırarak hamur durumuna getirmek.
* Bir kişiye istenilen nitelikleri kazandırmak, yeteneklerini geliştirmek.
yoğurt * Maya katılarak koyulaştırılmış beyaz, kıvamlısüt ürünü.
yoğurt çalmak * yoğurt yapmak için süte yoğurt mayasıkoymak.
yoğurt çiçeği * Papatya.
yoğurt çorbası * Yoğurt ve yağkarışımıyapılan çorba.
yoğurt gibi * koyu ve katılaşmışnesneler için kullanılır.
yoğurt otu * Kök boyası gillerden, çiçekli dal uçlarında sütü kestirmekte kullanılan bir maya bulunan, bir yıllık veya çok
yıllık otsu bitki (Galium).
yoğurt tatlısı * Yoğurttan ve şekerden yapılan tatlı.
yoğurtçu * Yoğurt yapan veya satan kimse.
yoğurtçuluk * Yoğurt yapma veya satma işi.
yoğurthane * Yoğurt yapılan yer.
yoğurtlama * Yoğurtlamak işi veya durumu.
yoğurtlamak * Yoğurt katmak.
yoğurtlu * İçine yoğurt katılmış, içinde yoğurt bulunan.
yoğurtlu kebap * Dilimlenmiş, küçük pide, yoğurtlu ve şişköfteden oluşan yemek.
yoğurtma * Yoğurtmak işi veya durumu.
yoğurtmak * Yoğurmak işini yaptırmak.
yoğurum * Yoğrulacak kadar olan.
yok * Bulunmayan, mevcut olmayan nesne, kimse vb., var karşıtı.
* Yasaklanmışolan şey, yasak.
* Olmayan, bulunmayan şey.
* “Hayır” anlamında kullanılır.
* Birbirine karşıt iki cümleden, ikincisinin başına getirilir.
* Birinin söylediği sözlerden genelde kuşkulanıldığında veya sözler hafifsendiğinde kullanılır.
* Savunulan bir düşünceyi doğrulayan sözün başına getirilir.
yok canım * öyle şey olmaz, hayır, inanmayın.
* sahi mi, öyle mi?.
yok devenin başı * çok abartılı bir söz karşısında kullanılır.
yok devenin pabucu * Bkz. yok devenin başı.
yok etmek * varlığına son vermek, ortadan kaldırmak, ifna etmek, izale etmek.
yok oğlu yok * ortalıkta yok, hiç yok.
yok olmak * ortadan kalkmak, kaybolmak, varlığısona ermek.
yok pahasına * Kâr elde etmeksizin, değerinden çok düşük.
yok pahasına (satmak, almak veya gitmek) * son derece ucuz.
yok satmak * bir malıyokluğu yüzünden satamamak.
yok yere * Hiçbir gereği ve yararı olmadan.
yok yok * ne istersen var.
* hayır hayır!.
yok yoksul * Zengin olmayan, fakir.
yokçu * Hiççi, nihilist.
yokçuluk * Hiççilik, nihilizm.
yoklama * Yoklamak işi, kontrol.
* Bir topluluğu oluşturan üyelerin belli bir zaman ve yerde bulunup bulunmadığınıanlamak için yapılan
sayma işlemi.
* Okullarda öğrencilerin bilgisini anlamak için yapılan küçük sınav.
yoklamacı * Kalelerdeki savaş araç ve gereçlerini bakımdan geçirmek için başsehirden gönderilen görevli.
* Künye defterine göre askerin bakımıve denetimiyle görevli kimse.
yoklamak * El ile dokunarak incelemek.
* Bakmak, gözden geçirmek, kontrol etmek.
* Durum, bilgi, niyet vb. yi belirlemeye veya anlamaya çalışmak.
* Ziyaret veya sağlığınısormak amacıyla birine gitmek.
* Ara sıra etkisini göstermek.
* Aramak, araştırmak.
yoklanma * Yoklanmak işi.
yoklanmak * Yoklamak işine konu olmak.
yoklatma * Yoklatmak işi.
yoklatmak * Yoklamak işini yaptırmak.
yokluk * Yok olma, bulunmama durumu, adem, fıkdan, gaybubet, varlık karşıtı.
* Fakirlik.
* Hiçlik.
yokluk eki * Bir ismin önüne gelerek yok olma durumunu belirten yabancıkökenli ek.
yoksa * Bir düşüncenin, bir davranışın, bir tutumun ters olma ihtimalini anlatmak için kullanılır.
* Sayıları ihtimallerin dışında bir ihtimali bildirmek için kullanılır.

Bir yanıt yazın