Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Y

Türkçe Sözlük Y Sayfa 59

yol tepmek * çok uzun bır süre yürümek.
yol tutmak * yaşayışve davranışınıkendine göre bir düzende sürdürmek.
* bir yoldan kimseyi geçirmeyecek biçimde düzen kurmak.
yol uğrağı * Geçerken uğranılan; yanından yol geçen, uğrak.
yol vermek * geçmesine izin vermek.
* hızınıartırmak.
* işten çıkarmak, işine son vermek.
yol vurmak * yol kesmek.
yol yakınken * sezilen veya beliren kötü duruma düşmeden.
yol yapmak * yol oluşturmak.
* kandırmaya çalışmak, avutmak.
yol yol * Çizgili, çizgiler biçimde çizgi çizgi.
yol yordam * Davranışveya yapım kuralları.
yol yorgunu * Yoldan gelmişkimse.
yol yürümek * yolda gitmek.
yola (veya yollara) düşmek * yola çıkmak, yol almaya başlamak.
yola çıkmak * araca binmek üzere yol üstünde durmak.
* bir yere varmak için bulunduğu yerden ayrılarak yolculuğa başlamak, harekete geçmek.
yola dizilmek * yol kenarında sıralanmak.
yola düzülmek (düzelmek veya koyulmak) * gidilecek yere doğru yola çıkmak.
yola gelmek * istenilen biçimde davranışıkabullenmek, düzelmek, uslanmak.
yola getirmek * birinin bir konudaki ters tutumunu düzeltmek.
yola gitmek * yolculuğa çıkmak.
yola koyulmak * yola çıkmaya başlamak.
yola revan olmak * yola çıkmak.
yola vurmak * yolcu etmek, uğurlamak.
* yola koyulmak.
yola yatmak * yola gelmek.
yolak * Patika.
yolcu * Yolculuğa çıkmışkimse.
* Yolculuğa çıkmaya hazırlanan kimse.
* Doğması beklenen çocuk.
* İyileşmesi umutsuz hasta.
yolcu etmek * yola çıkanıuğurlamak.
yolcu gemisi * Yolcu taşımak üzere yapılmışdeniz taşıtı.
yolcu salonu * Liman, istasyon, otogar gibi yerlerde, yolcuların giderken veya gelirken oturma, dinlenme imkânını
bulduklarıyer.
yolculuk * Ülkeden ülkeye veya bir ülke içinde, bir yerden bir yere gidişveya geliş, gezi, seyahat.
* Bu gidişgelişte geçen süre.
* Herhangi bir taşıtla bir yere gidip gelme.
yolculuk etmek * bir yerden başka bir yere gitmek.
yoldan çevirmek * gideni durdurmak, gitmesine engel olmak.
yoldan çıkmak * belli bir yol izleyen taşıtlar herhangi bır sebeple yolundan ayrılmak, gitmez olmak.
* doğru yoldan ayrılmak.
yoldan kalmak * gidilmek istenen yere gidememek.
yoldaş * Yol arkadaşı.
* Arkadaş, dost.
* Ortak bir görüşü benimseyenlerden her biri.
yoldaşlık * Yol arkadaşlığı.
yoldaşlık etmek * bir yolcuya katılmak, birlikte gitmek.
yoldurma * Yoldurmak işi.
yoldurmak * Yolmak işini yaptırmak.
yolgeçen * “Girip çıkanı, geleni gideni çok ve belirsiz olan yer” anlamında kullanılan yolgeçen hanı(gibi) deyiminde
geçer.
yolgeçen hanı * Bkz. yolgeçen.
yolkesen * Yolda engelleme yapıp soygun düzenleyen, şaki.
yollama * Yollamak işi.
yollamak * Göndermek.
yollanma * Yollanmak işi.
yollanmak * Yollamak işi yapılmak, gönderilmek.
* Bir yere gitmeye başlamak, yürümek.
yollara (sokaklara) dökülmek * kalabalık hâlde yolda olmak.
yollarda kalmak * varacağıyere vaktinde gidememek.
yollarıayrılmak * (iki kişi veya topluluk için) görüş, düşünce ayrılığı ortaya çıkmak, ayrı görüşve düşünceleri benimsemek.
yollarıtutmak * geçecek kimselere engel olmak, bırakmamak.
yollu * Yolu herhangi bir nitelikte olan.
* Çizgili.
* (taşıt için) Hızlı giden.
* Kuralına uygun.
* Herhangi bir nitelikte, biçimde olan.
* Kolayca elde edilen (kadın).
yolluk * Yolculukta yenmek için hazırlanan yiyecek.
* Yolcuya verilen armağan.
* Yere serilen ince uzun kilim, halıveya keçe.
* Yol masrafı, harcırah.

Bir yanıt yazın