yolma | * Yolmak işi. * Sapı orakla biçilmeyecek kadar kısa kalmışekin. |
yolmak | * Çekerek yerinden çıkarmak, çekip koparmak. * Dolandırarak, hile ile birinin parasınıalmak. |
yolsuz | * Yolu olmayan. * (taşıt için) Yavaşgiden. * Kurallara aykırı, uygunsuz, yöntemsiz, düzensiz, yersiz, usulsüz, nizamsız. * Törelere, toplumun görüşüne aykırıdavranan. |
yolsuz yöntemsiz | * Bir kurala, bir yönteme uymayan, usulsüz. |
yolsuzluk | * Yolsuz olma durumu. * Bir görevi, bir yetkiyi kötüye kullanma, suiistimal, nizamsızlık. |
yolu açık | * Önünde engel olmayan. |
yolu açmak | * geçişi önleyen engelleri kaldırmak. |
yolu almak | * yolun sonuna varmak. |
yolu düşmek | * o yerden geçmesi gerekmek. * sırası gelmek. |
yoluk | * Tüyleri yolunmuşolan. |
yolun açık olsun | * yolculara söylenen bir iyi dilek sözü. |
yoluna | * uğruna. |
yoluna bakmak | * beklemek. |
yoluna başkoymak | * bir amaca, bir gayeye yönelmek bütün varlığıyla kendini vermek. |
yoluna can vermek (veya yoluna canınıvermek) | * birinin uğruna ölmek. |
yoluna çıkmak | * karşılamaya gitmek. * yolda karşısına çıkmak. |
yoluna girmek | * istenilen, gerekli olan biçimde gelişmek. |
yoluna koymak | * istenilen biçime getirmek, düzene koymak. |
yoluna sapmak | * başvurmak. |
yolunda gitmek | * olumlu gelişme göstermek; olumlu sonuçlanmak. |
yolundan kalmak | * gidememek. |
yolunma | * Yolunmak işi. |
yolunmak | * Yolmak işi yapılmak, çekilip koparılmak. * Çok kederlenerek çırpınmak. |
yolunu beklemek (veya gözlemek) | * gelmesini beklemek. |
yolunu bilmek | * yöntemini öğrenmek. |
yolunu bulmak | * gereken çareyi bulmak. * yasal olmayan yollardan kazanç sağlamak. |
yolunu değiştirmek | * gittiği yoldan ayrılış başka yola geçmek. |
yolunu kaybetmek | * hangi yoldan gideceğini bilememek. |
yolunu kesmek | * engel olmak, engelemek. |
yolunu sapıtmak | * doğru yoldan ayrılmak, kötü yola sapmak. |
yolunu şaşırmak | * yanlışyola sapmak. |
yolunu tutmak | * bir yere doğru gitmeye başlamak. |
yolunu yapmak | * blr işi mümkün kılmak. |
yoluyla | * Yolundan geçerek. * Aracılığıyla, vasıtasıyla. * Yöntemiyle, usulüne uygun olarak. |
yolüstü | * Bkz. yol uğrağı. |
yom | * Uğur, iyi talih, iyi haber. |
yom tutmak | * uğurlu saymak. |
yoma | * Sabit manevralarda ve gemileri bağlamada kullanılan, üç veya dört kollu halat. * Birçok ipin örülmesiyle oluşturulan, balıkçılıkta kullanılan halat. |
yomsuz | * Uğursuz, meş’um. |
yomsuzluk | * Yomsuz olma durumu, uğursuzluk. |
yonca | * Baklagillerden, başak durumundaki çiçekleri kırmızıveya mor renkli, hayvanlara yem olarak yetiştirilen çayır bitkilerinin genel adı(Trifolium). |
yonca yaprağı | * Kara yollarında alt yoldan üst yola veya üst yoldan alt yola geçmeyi sağlayan, dört yapraklıyonca biçimindeki kavşak. |
yoncalık | * Yonca tarlası. |
yonga | * Kesilen, yontulan veya rendelenen bir şeyden çıkan parça, kamga. |
yongalama | * Yongalamak işi veya durumu. |
yongalamak | * Yonga durumuna getirmek. |
yongalayıcı | * Yonga balyasıyapan (kimse). |
yongar | * Üç telli bağlama. |
yonma | * Yonmak işi veya durumu. |
yonmak | * Yontmak. |
Kategoriler