yumaklamak | * Yumak biçimine getirmek. |
yumaklanma | * Yumaklanmak işi. |
yumaklanmak | * Yumak durumuna gelmek. |
yumdurma | * Yumdurmak işi veya durumu. |
yumdurmak | * Yummasını sağlamak. |
yumma | * Yummak işi. |
yummak | * Kısarak kapamak, sıkarak kapalıduruma getirmek. |
yumru | * Yuvarlak, şişkin şey, kabartı. * Şişkin, kabarık, yuvarlak biçimli. * Bkz. yamru yumru. * Sap, kök veya dallarda bulunan, yedek besin taşıyan şişkinlik. |
yumru kök | * Patates, pancar, yer elması gibi yumru biçiminde olan kök. |
yumru topu | * Yuvarlak top. |
yumrucuk | * Küçük yumru, ufak şişkinlik. |
yumruğuna güvenmek | * isteklerini yaptırmak için yalnızca kaba kuvvete güvenmek. |
yumruk | * Parmakların kapanmasıyla elin aldığı biçim. * Elin bu biçimiyle yapılan vuruş, yumrukla vuruş, yumruk darbesi. * Baskı. |
yumruk atmak (veya indirmek) | * yumrukla vurmak. |
yumruk gibi | * yumruk büyüklüğünde. |
yumruk göstermek | * korkutmak, gözdağıvermek. |
yumruk hakkı | * Zorbalıkla elde edilen şey. |
yumruk kadar | * (küçük olması gereken şeyler için) iri, büyük. * (iri olması gereken şeyler için) küçücük. |
yumruk oyuncusu | * Boksör. |
yumruk oyunu | * Boks. |
yumruk topu | * Boksörlerin düzgün ve çabuk yumruk vurabilmeleri için çalıştıkları, uzunluğu boksörün boyuna göre ayarlanabilen, bir askıya asılılâstik top. |
yumruk yumruğa gelmek | * yumruklaşmak. |
yumruklama | * Yumruklamak işi. |
yumruklamak | * Yumrukla vurmak. |
yumruklanma | * Yumruklanmak işi. |
yumruklanmak | * Yumrukla vurulmak. |
yumruklaşma | * Karşılıklıyumruk atma, yumruk vurarak dövüşme. |
yumruklaşmak | * Karşılıklıyumruk atmak, yumruk vurarak dövüşmek. |
yumrulanma | * Yumrulanmak, yumrulmak işi. |
yumrulanmak | * Yumru biçimine gelmek, yumru gibi olmak. |
yumruluk | * Yumru olma durumu. |
yumuk | * Yumulmuşolan, yumulmuşgibi duran. * Tombul. |
yumuk gözlü | * Göz kapaklarışişolan. |
yumuk yumuk | * Tombul tombul. |
yumuklaşma | * Yumuklaşmak işi. |
yumuklaşmak | * Yumuk durumuna gelmek. |
yumulma | * Yumulmak işi. |
yumulmak | * Kapanmak, örtülmek. * Kendini bir işe istekle vermek, girişmek, saldırmak, atılmak. * Kısılmak, örtülür gibi olmak. |
yumulu | * Yumulmuşolan, yumuk. |
yumurcak | * Yaramaz küçük çocuk. * Veba hastalığında koltuk altında veya kasıkta çıkan çı ban. |
yumurta | * Bir dişinin vücudunda oluşan, yumurtlama ve döllenmeden sonra aynıtürden bir canlı oluşturan hücre. * Tavuk yumurtası. * Er bezi. * Çorap onarmakta kullanılan, yumurta biçiminde, genellikle tahta veya mermerden kalıp. |
yumurta akı | * Yumurta sarısınısaran az akışkan, albümince zengin, saydam madde. |
yumurta hücresi | * Bkz. oosfer. |
yumurta kapıya dayanmak (veya gelmek) | * yapılacak işiçin zaman çok daralmak. |
yumurta kökü | * Kök boyası. |
yumurta küfesi yok ya! | * kendisine bir zarar getirmeyeceğini bildiği için, doğru sayılmayan bir davranışta bulunmaktan çekinmeyenler için söylenir. |
yumurta ökçe | * Orta yükseklikte ve az sivri ökçe. |
yumurta sarısı | * Yumurtanın ortasında bulunan sarı bölüm. * Bu bölümün rengi. |
yumurta zarı | * Yumurtanın kabuğuyla akını birbirinden ayıran ince zar. |
yumurtacı | * Yumurta toplayıp satan kimse. |
Kategoriler