Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Y

Türkçe Sözlük Y Sayfa 67

yurt * Bir halkın üzerinde yaşadığı, kültürünü oluşturduğu toprak parçası; vatan.
* İnsanın doğup büyüdüğü, yaşadığıyer, memleket.
* Bazınitelik veya değerleri taşıyanların çok bulunduğu yer, diyar.
* Bir şeyin ilk veya çok yetiştirildiği yer, vatan.
* Bir grup insanın oturduğu, yetiştirildiği veya bakıldığıkurum.
* Kalacak, barınacak yer.
* Toplu olarak bir işöğretilen yer.
* Hastaların tedavi edildiği yer.
* Sahip olunan arazi, emlâk.
* Yörüklerin yazın veya kışın oturduklarıyer.
* Göçebe Türklerin oturduğu çadır.
yurt bilgisi * Bkz. yurttaşlık bilgisi.
yurt dışı * Yurt sınırlarıdışında olan.
yurt içi * Yurt sınırları içinde olan.
yurt tutmak * bir yeri kendine yurt edinmek, tavattun etmek.
yurtlandırma * Yurtlandırmak işi, iskân.
yurtlandırmak * Bir kimseye veya bir topluluğa yurt sağlamak, iskân etmek.
yurtlanma * Yurtlanmak işi, iskân.
yurtlanmak * Bir yeri yurt edinmek, oraya yerleşmek.
yurtluk * Büyük ve zengin köşk, malikâne.
* Bir yerin gelirinin bir kimseye yalnız ölünceye kadar kullanılmasışartıyla ayrılmasıyöntemi.
yurtsal * Yurtla ilgili, vatanî.
yurtsama * Yurtsamak işi, daüssıla, nostalji.
yurtsamak * Yurdunu özlemek.
yurtsever * Yurdunu, milletini büyük bir tutku ile seven, bu uğurda her türlü özveriye katlanan (kimse), vatanperver.
yurtseverlik * Yurtsever olma durumu.
* Yurtsevere yakışır davranış, vatanperverlik.
yurtsuz * Yurdu olmayan (kimse).
* Kalacak, barınacak yeri olmayan.
yurttaş * Yurtlarıveya yurt duyguları bir olanlardan her biri, vatandaş.
yurttaşlar yasası * Kişi, aile, miras ve eşya adaletine ait ilişkileri düzenleyen yasa, medenî kanun.
yurttaşlık * Yurttaşolma, bir yurtta doğup büyüme veya yaşamışolma durumu, vatandaşlık.
yurttaşlık bilgisi * Devlet ve hükûmet kuruluşlarını, yurttaşlık ödev ve haklarınıkapsayan bilgi, yurt bilgisi.
yurttaşlık hakları * Yurttaşlıkla ilgili kişinin kullanması gereken bütün hakları.
Yurttaşlık Hukuku * Yurttaşlık haklarınıkollayan ve koruyan hukuk sistemi.
yusufçuk * Dağlık ve ormanlık bölgelerde yaşayan, güvercine benzeyen, ondan daha küçük bir kuş(Turtur auritus).
* Parlak renkli, iri kanatlı, büyük kız böceği (Libellula variegata).
yusyumru * Tam bir yumru durumuna gelmişolan.
yusyuvarlak * Çok yuvarlak, küre biçiminde olan.
yutak * Ağız ve burun boşluklarıyla gırtlak ve yemek borusu arasındaki boşluk.
yutak iltihabı * Faranjit.
yutar hücre * Organik veya inorganik cisimcikleri içine alıp sindirebilen kan hücresi, fagosit.
yutkunma * Yutkunma işi.
yutkunmak * Tükürüğü yutmak veya bir şey yutuyormuşgibi gırtlağı hareket ettirmek.
* Bir şeyi söylemekle söylememek arasında duraksamak.
yutkunmak * bir şeyin yokluğunu çekmek.
yutma * Yutmak işi.
yutmak * Ağızda bulunan bir şeyi yutağa geçirmek.
* Haksız olarak kendine mal etmek, zorbalıkla elinden almak.
* Dayanıp sesini çıkarmamak, katlanmak.
* Tam ve doğru söylememek.
* İnanmak, aldanmak, kanmak.
* Türlü anlamlara gelebilen sözü anlayamamak.
* Söylemek istediği bir sözü kendini tutarak söylememek.
* (oyunda bir şey) Kazanmak.
* İyice, eksiksiz olarak öğrenmek.
* (ışık, ses) Gücünü, parlaklığınıazaltmak.
yutturma * Yutturmak işi.
yutturmaca * Dinleyenin anlamayacağı biçimde yapılan söz oyunu.
yutturmak * Yutmak işini yaptırmak veya yutmasını sağlamak.
yutturulma * Yutturulmak işi.
yutturulmak * Yutturmak işi yapılmak.
yutulma * Yutulmak işi.
yutulmak * Yutmak işi yapılmak.
yuva * Kuşların ve başka hayvanların yumurtlamak, kuluçkaya yatmak, yavrularını büyütmek veya yavrulamak için
türlü şeylerden yaptıklarıve türlü biçimlerde hazırladıkları barınak.
* Genellikle ailenin oturduğu ev.
* İki buçukla dört yaşarasıçocukların bakıldığı, okul öncesi eğitim kurumu.
* Kimsesizlere veya yoksullara yardım etmek ve onları barındırmak amacıyla açılan yer.
* Bazıkötü nitelikli kimselerin çok bulunduğu, toplandığıyer.
* Bir şeyin öğretildiği yer.
* Bir şeyin çok bulunduğu yer.
* Bir şeyin içinde yerleşmişolduğu veya yerleştirildiği oyuk.
yuva kurmak * evlenmek.
yuva yapmak * yuva hazırlamak, yuva oluşturmak.
* evlenmek.
yuvak * Düz toprak damlıevlerin üstündeki killi toprağısert bir katman durumuna getirmek için dam üzerinde
yuvarlanan, silindir biçimindeki ağır taş.
yuvalama * Yuvalamak işi.
* Bir yemek türü.
yuvalamak * Yuva yapmak.
yuvalanma * Yuvalanmak işi.
yuvalanmak * Ev bark, yuva sahibi olmak, yuva kurmak.
* (askerlikte) Silâh, görünmeyecek bir biçimde gizlenmek.
* Bir yerde birikmek, toplanmak.
yuvalı * Bir yuva içinde bulunan, yuvası olan.
yuvar * Organizmadaki çeşitli sıvılarda (kan, lenf, süt) bulunan, genellikle yuvarlak veya oval küçük cisim, küreyve.
* Yer yuvarlağı gibi düzgün olmayan küresel biçim.

Bir yanıt yazın