Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Y

Türkçe Sözlük Y Sayfa 68

yuvar yuvar * Yuvarlanır gibi.
yuvarlacık * Küçük ve yuvarlak.
yuvarlak * Top veya küre biçiminde olan, müdevver.
* Top veya küre biçiminde olan, toparlak şey, küre.
yuvarlak ağızlılar * Gerçek çenenin yerinde geniş bir emici ağız bulunan, iskeletleri kemikleşmemişçok ilkel yapılıhayvanlar.
yuvarlak hesap * Yaklaşık olarak bir bütün sayıya tamamlanabilen hesap.
yuvarlak konuşmak * bir şeyin ayrıntılarını gereği gibi belirtmeden genel konuşmak.
yuvarlak masa * Yuvarlak olarak yapılmışmasa.
* Toplantımasası.
yuvarlak masa toplantısı * Yuvarlak masa etrafında genişkatılımlı gerçekleştirilen önemli toplantı.
yuvarlak sayı * Bütüne tamamlanmışsayı.
yuvarlak sıra * Türkçe bir sözde bulunan yuvarlak ünlüler dizisi: Oğlunuzun, üzüntünüz gibi.
yuvarlak solucanlar * Sert bir kitinle örtülü vücutlarıhalkasız, uzunlamasına yuvarlak ve genellikle ince solucanlar topluluğu.
yuvarlak ünlü * Dudakların toplanıp yuvarlaklaşması ile oluşan ünlü: o, ö, u, ü.
yuvarlak vokal * Bkz. yuvarlak ünlü.
yuvarlaklaşma * Düz ünlünün ünsüz etkisiyle yuvarlak oluşu: savırmak > savurmak, kavışmak > kavuşmak, yımışak
yumuşak gibi.
yuvarlaklaşmak * Yuvarlak bir biçim almak, yuvarlak duruma gelmek.
yuvarlaklaştırma * Yuvarlaklaştırmak işi.
yuvarlaklaştırmak * Yuvarlak duruma getirmek.
yuvarlaklık * Yuvarlak olma durumu.
yuvarlama * Yuvarlamak işi.
* Yuvalama.
yuvarlamak * Bir şeyi bir yerden kaldırmadan ekseni çevresinde döndürerek yürütmek, tekerlemek.
* Döndürerek tomar yapmak veya yuvarlak duruma getirmek.
* Hızla düşürmek, devirmek.
* İstekle ve çabucak yemek veya içmek.
* (sözü) Belirsizce, anlaşılmayacak biçimde söylemek.
* İnanılmayacak yalanlar söylemek.
yuvarlana yuvarlana * Yuvarlanarak, döne döne.
* (yürüyüşiçin) Yuvarlanacak gibi.
yuvarlanan taşyosun tutmaz * sürekli olarak işdeğiştiren bir kimse başarıkazanmamaz.
yuvarlanıp gitmek * eldeki imkânlarla geçinmek.
* birdenbire ölmek.
yuvarlanış * Yuvarlanmak işi veya biçimi.
yuvarlanma * Yuvarlanmak işi.
yuvarlanmak * Kendi üzerinde dönerek hareket etmek.
* Dökülerek düşmek.
* Yere devrilmek; düşmek.
* Ansızın, beklenmedik bir zamanda ölmek.
yuvarlatma * Yuvarlatmak işi.
yuvarlatmak * Yuvarlamak işini yaptırmak.
yuvarölçer * Özellikle optik camların küresel eğriliğini ölçmeye yarayan araç.
yuvasını bozmak * aile düzenini dağıtmak.
yuvasınıdağıtmak * kurulu ev düzenini bozmak.
yuvasınıyapmak * birine gereken ceza veya cevabıvermek, hakkından gelmek.
yuvasınıyıkmak * birinin eşinden boşanmasına sebep olmak.
* biri eşinden ayrılarak kendi aile düzenini yok etmek.
yuvaya dönüş * Eski yerine, görevine veya aile ocağına dönüş.
yuvayıyapan dişi kuştur * ev kadınının anlayışlı, idareci ve tutumlu olması gerektiğini anlatmak için söylenir.
yuvgu * Yuvak, merdane, silindir.
yuvgulama * Yuvgulamak işi.
yuvgulamak * Üzerinden yuvgu geçirmek.
yüce * Yüksek, büyük, ulu.
Yüce Divan * Anayasa Mahkemesinin yüksek aşamadaki görevlileri yargılarken aldığı isim, divanıâli.
yücelik * Yüce olma durumu, ulviyet.
yücelim * Üst geçiş.
yüceliş * Yücelmek işi veya biçimi.
yücelme * Yücelmek işi, itilâ.
yücelmek * Yükselmek, yüce bir duruma gelmek.
yüceltilme * Yüceltilmek işi.
yüceltilmek * Yüceltmek işine konu olmak veya yüceltmek işi yapılmak.
yüceltme * Yüceltmek işi, yükseltme.
yüceltmek * Yükseltmek, yüce bir duruma getirmek.
yüğrük * İyi yürüyen, iyi koşan.
* Çalışkan.
* Çevik, güçlü.

Bir yanıt yazın