yüreği yanmak | * pek çok acımak. * felâkete uğramak. |
yüreği yaralı | * Felâkete uğramış. * Gönlü yaralı, âşık, tutkun. |
yüreği yarılmak | * çok korkmak. |
yüreği yerinden oynamak | * birdenbire heyecanlanmak veya korkmak. |
yüreği yufka | * Üzüntülü, acıklıdurumlara dayanamayan, merhametli. |
yüreğim yanmaz (veya yanmazdı) | * pişmanlık ve acıduymak. |
yüreğinden geçmek | * düşünmek. |
yüreğinden gelmek | * bir şeyi isteyerek, severek yapmak. |
yüreğine (bir şey) çökmek | * derinden ıstırap duymak. |
yüreğine dert olmak | * başkasının her hangi bir davranışı, sonradan kendisi için sürekli bir üzüntü kaynağı olmak. |
yüreğine dokunmak | * üzülmek. |
yüreğine inmek | * ansızın ölmek. * çok üzülmek. |
yüreğine işlemek (veya yüreğe işlemek) | * çok derin acıuyandırmak. |
yüreğine kar yağmak | * kıskançlık duyarak üzülmek. |
yüreğine kurt düşmek | * şüphelenmek, içine kurt düşmek. |
yüreğine od (veya ateş) düşmek | * felâkete uğramak, çok üzülmek. |
yüreğine oturmak | * çok üzülmek. |
yüreğine saplanmak | * aşırıderecede acıduymak, içine oturmak. |
yüreğine sinmek | * içine sinmek. |
yüreğine su serpmek | * (bir kimse) kaygısebebinin ortadan kalkmasıyla veya yeniden umut verecek bir haberle ferahlamak. |
yüreğini açmak | * kalbini açmak, derdini dökmek, içini dökmek, senli benli konuşmak ve davranmak. |
yüreğini ateşalmak | * aşırıüzülmek, fazla üzüntüden içi yanmak. |
yüreğini boşaltmak (veya dökmek) | * derdini, üzüntüsünü anlatarak hafiflemek. |
yüreğini dağlamak | * acıyla ve özlemle içi yanmak, acıyla kıvranmak. |
yüreğini eritmek (veya sızlatmak) | * çok üzmek. |
yüreğini hoplatmak (oynatmak veya kaldırmak) | * Bkz. yürek hop etmek (veya hoplamak), (veya oynamak). * heyecanlandırmak. |
yüreğini kemirmek | * içini kemirmek, tedirgin olmak. |
yüreğini pek tutmak | * kendini korkuya kaptırmamak. |
yüreğini serinletmek | * üzüntüsünü azaltmak. |
yüreğini tüketmek | * (bir şeyi anlayıncaya kadar) anlatanıçok yormak. |
yüreğini tüketmek | * (bir şey anlatmaya çalışarak) yorulmak. |
yüreğinin başısızlamak | * yüreği sızlamak. |
yüreğinin yağı(veya yağları) erimek | * çok üzülmek. * çok korkmak. |
yürek | * Göğüs boşluğunda, iki akciğerin arasında, vücudun her yanından gelen kanıakciğerlere ve oradan gelen temiz kanıda vücuda dağıtan organ, kalp. * Herhangi bir şeyden çekinmeme, korkmama, yüreklilik, korkusuzluk, cesaret. * Acıma duygusu. * Bazıdeyimlerde “hiçbir gizli, art düşüncenin karışmamışolduğu duygu” anlamını verir. * Bir kimsenin ruhsal yönü, gönül. * Mide, karın, iç. * İskambil kâğıtlarının dört grubundan benekleri kırmızı, yürek biçiminde olanı, kupa. |
yürek acısı | * Yürekten duyulan acı, iç acısı. |
yürek ağrısı | * Sıkıntı, keder. |
yürek burkmak | * içine sızıvermek. |
yürek çarpıntısı | * Yüreğin sık ve hızlıvurması. * Merak, kaygı, korku gibi duygular sebebiyle beliren tedirginlik. |
yürek darlığı | * Sıkıntı, bunaltı, üzüntü. |
yürek karası | * İşlenen bir günahtan sonra duyulan sürekli ve üzücü pişmanlık. |
yürek Selânik | * çok korkmuşve heyecanlı. |
yürek vermek | * yüreklendirmek, cesaretlendirmek. |
yürek yarası | * Aşktan, özlemden, başarısızlıktan duyulan büyük keder aşırıüzüntü. |
yüreklendirme | * Birine yüreklilik, cesaret verme. |
yüreklendirmek | * Birine yüreklilik, cesaret vermek. |
yüreklenme | * Yüreklilik, korkusuzluk gelme, yiğitlenme, cesaretlenme. |
yüreklenmek | * Korkusuz duruma gelmek, yiğitlenmek, cesaretlenmek. |
yürekler acısı | * çok acıklı. |
yürekli | * Tehlikeyi korkusuzca karşılayan, koçak, cesaretli, cesur. |
yüreklilik | * Yürekli, korkusuz, cesur olma durumu, yiğitlik. * Yürekli kimseye yakışır davranış. |
Kategoriler