yüz beşlik | * Bir top çeşidi. |
yüz binlerce | * Çokluk ifade etmek amacıyla kullanılır. |
yüz binlik | * Yüz bin liralık. |
yüz bulmak | * ilgi ve yakınlık görmek. |
yüz bulunca astar istemek | * Bkz. yüz verince astar istemek. |
yüz çevirmek | * gösterdiği ilgiyi kesmek. |
yüz etmek | * ısmarlamak, havale etmek. |
yüz geri etmek | * geri dönmek. |
yüz görümlüğü | * Güveyin düğün günü geline verdiği armağan. |
yüz göstermek | * ortaya çıkmak. |
yüz göz | * Bütün yüz. |
yüz göz olmak | * biriyle gereksiz yere, aşırıderecede senli benli olmak. |
yüz kalı bı | * İnsan yüzüne alçıdökülerek alınmışkalıp, bu kalıptan çoğaltılmışyüz heykeli, mask. |
yüz kaplama | * Genellikle sert ve orta sert ağaçlardan biçilerek veya kesilerek elde edilen, kontratabla veya yonga levhalarının yüzlerine yapıştırılarak kullanılan, güzel desenli kaplama çeşidi. |
yüz karası | * Utanılacak bir durum veya şey. |
yüz karası olmak | * utanılacak bir durum ortaya çıkmak. |
yüz kere | * pek çok kez, tekar tekrar, defalarca. |
yüz kere | * Pek çok, tekrar tekrar, çok kez, defalarca. |
yüz kızartıcı | * Utandırıcı, utanılacak. |
yüz kızartıcısuç | * Utanç verici, insanlık onuruna yakışmayan suç. |
yüz kızartmak | * sıkılarak yalvarmak. |
yüz kızdırmak | * utanmayı göze almak. |
yüz kiri | * Yüz karası. |
yüz ölçümü | * Bir yerin veya bir şeyin yüzeyini ölçme, mesaha. * Bu ölçme sonunda ortaya çıkan miktar, mesahaisathiye. |
yüz sabunu | * Elleri ve yüzü yıkamak için kullanılan sabun. |
yüz surat davul derisi (yüz surat hak getire veya yüz surat mahkeme duvarı) | * hiç utanması olmayanlar için söylenir. |
yüz suyu | * Bir kimsenin onuru, haysiyeti. |
yüz suyu dökmek | * onurunu sarsacak kadar çok yalvarmak. |
yüz sürmek | * aşırısevgi göstermek için yere eğilmek. |
yüz tutmak | * yönelmek. * başlamak. |
yüz tutmak | * bir şey, olmak üzere bulunmak. * giderek biçim ve renk değiştirmek. |
yüz verince astar istemek | * kendisine gösterilen küçük bir ilgiden şımararak genişyetki elde etmeye, daha çok yarar sağlamaya çalışmak. |
yüz vermek | * ilgi, yakınlık göstermek, hoşgörülü davranmak, şımartmak, itibar etmek. |
yüz vermemek | * ilgi yakınlık göstermemek. * önemsemek. |
yüz yapmak | * makyaj yapmak. |
yüz yazısı | * Köylerde gelinin yüzüne yapıştırılan telli pullu süsler. |
yüz yazmak | * makyaj yapmak. * köy seyirlik oyunlarında taklit edilen kişinin özelliklerini belirtecek şekilde yüz boyamak, maske yapmak. |
yüz yüzden utanır | * insanlar karşıkarşıya gelince daha kolay uzlaşabilirler. |
yüz yüze | * Karşıkarşıya. |
yüz yüze bakmak | * arada hatır gönül meselesi olmak, karşılıklı ilişkiyi korumak zorunda bulunmak. |
yüz yüze gelmek | * birden karşılaşmak. * bir araya gelmek. |
yüz yüze kalmak | * aynı ortam içerisinde bulunmak. |
yüz yüze yaşamak | * sürekli olarak bir arada olmak zorunda bulunmak. |
yüzbaşı | * Orduda rütbesi üsteğmenle binbaşıarasında olan subay. |
yüzbaşılık | * Yüzbaşının rütbesi veya yüzbaşının görevi. |
yüzbeyüz | * Yüz yüze. |
yüzde | * Herhangi bir işte aracı olan kimseye, görevinin karşılığı olarak, yüzde hesabına göre verilen ücret, yüzdelik. * Bir sayısıfatı ile kullanıldığında, yüze bölünen bir şeyin o kadarlık parçasını belirtir. |
yüzde yüz | * Kuşkusuz, şüphesiz, muhakkak. * Bütünü, tamamı, tamamen. |
yüzdelik | * Yüzde. |
yüzden | * Görünüşolarak, bakarak. |
Kategoriler