Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Y

Türkçe Sözlük Y Sayfa 76

yüzsüzleşme * Yüzsüzleşmek işi.
yüzsüzleşmek * Yüzsüz duruma gelmek, yüzsüz olmak.
yüzsüzleştirme * Yüzsüzleştirmek işi.
yüzsüzleştirmek * Yüzsüz duruma getirmek.
yüzsüzlük * Yüzsüz olma durumu, yüzsüzce davranış.
yüzü açılmak * güzelliği, parlaklığı ortaya çıkmak.
yüzü ak * Suçu ve utanılacak bir durumu olmayan.
yüzü ak olsun * “sağolsun” gibi iyi bir dilek olarak söylenir.
yüzü asık * Somurtkan, küskün.
yüzü asılmak * somurtmak.
yüzü görmek * …-e kavuşmak.
yüzü görmemek * …-den yoksun olmak, uzak bulunmak.
yüzü gözü açılmak * sıkılmaz, utanmaz bir duruma gelmek.
* toplumsal ilişkiler kurmaya, çevresini, dünyayıtanımaya başlamak.
yüzü gülmek * sevinci yüzünden belli olmak.
* feraha kavuşmak.
* temiz, tertipli duruma gelmek.
yüzü kalmamak * bir kimseden daha önce bir çok ricada bulunduğu için yeni bir şey istemeye sıkılmak.
yüzü kara * Utanacak bir durumu olan.
yüzü karışmak (allak bullak olmak veya alabora olmak) * can sıkıcı bir durum, yüzünden belli olmak.
yüzü kasap süngeriyle silinmiş * hiç utanması olmayan.
yüzü kızarmak * utanmak.
yüzü olmamak * o şeye dayanamamak.
* cür’et ve cesareti olmamak, utanmak.
yüzü pek * Birine söylenmesi güç olan şeyi sıkılmadan söylenebilen veya kendisinden istenilen şeyleri rahatlıkla geri
çevirebilen.
yüzü seçilmemek * açıkça tanınmamak, belli belirsiz görünmek.
yüzü sıcak * Sevilen, hoşlanılan şeyleri nitelerken kullanılır.
yüzü soğuk * Ürkütücü.
yüzü tutmamak * haklıda olsa, karşısındakini kıracak bir davranışta bulunmaktan çekinmek.
yüzü yazılıkalmak * kullanılmak, yenilmek için hazırlanmışken herhangi bir sebeple olduğu gibi dokunulmadan kalmak.
yüzü yerde * alçak gönüllü.
yüzü yerde * Alçak gönüllü.
yüzü yere gelmek (geçmek veya yüzünün derisi yere geçmek) * çok utanmak.
yüzü yok * bir şey istemeye veya yapmaya cesareti yok, utanıyor.
yüzü yumuşak * Kendisinden istenilenleri geri çeviremeyen.
yüzücü * Yüzme sporu yapan kimse.
* Yüzme sporunu profesyonel olarak yapan kimse.
* (birini) Sömüren kimse.
* Kasaplık hayvanların derilerini yüzen kimse.
yüzücülük * Yüzücü olma durumu.
yüzüğü geriye çevirmek * evlenme sözünü geri almak, nişanı bozmak.
yüzük * Parmağa geçirilen genellikle metal halka.
* Yüzük oyunu.
yüzük oyunu * Fincanlar altına yüzük saklayarak oynanılan bir oyun.
yüzük parmağı * Serçe parmaktan önceki parmak.
yüzük takmak * nişanlanmak.
yüzükoyun * Yüzü yere gelerek.
yüzülme * Yüzülmek işi.
yüzülmek * Yüzmek işi yapılmak.
* Derisi çıkarılmak.
* Sömürülmek.
yüzüncü * Yüz sayısının sıra sıfatı; sırada doksan dokuzuncudan sonra gelen.
yüzünden * -den ötürü, -den dolayı, sebebiyle.
* (genellikle olumsuzluk bildiren bir davranışta) -den ötürü, -den dolayı.
yüzünden akmak * (herhangi bir durum) yüzünden çok belli olmak.
yüzünden düşen bin parça olmak * öfke veya küskünlükten ileri gelen can sıkıntısıyla suratıasık olmak.
yüzünden kan damlamak * çok sağlıklı olmak, sağlığıyüzünün renginden belli olmak.
yüzünden okumak * ezbere değil, yazılmışkâğıttan okumak.
* herhangi bir durumu yüzünden anlamak.
yüzüne bağırmak * birine öfke ile saygısızca sözler söylemek.
yüzüne bakamaz olmak * utanç, yüreksizlik gibi sebeplerle bir kimsenin karşısına çıkamamak.
yüzüne bakılacak gibi (veya yüzüne bakılır) * çirkin sayılmaz, güzelce.

Bir yanıt yazın