Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Y

Türkçe Sözlük Y Sayfa 77

yüzüne bakılmaz * çok çirkin.
yüzüne bakmamak * önem vermemek, ilgilenmemek.
* darılmak, gücenmek.
yüzüne bakmaya kıyamamak (veya yüzüne bakmaya kıyılmaz) * (biri) çok güzel olmak.
yüzüne bir daha bakmamak * darılıp konuşmamak.
yüzüne duramamak * dayanamamak, bir isteğe hayır diyememek, kıramamak.
yüzüne gözüne bulaştırmak * bir işi becerememek, bozmak.
yüzüne gülmek * dostmuşgibi görünmek.
* dostluk göstermek, ilgi göstermek, alâkalanmak.
* (nesneler için) temiz, yeni olmak.
yüzüne hasret kalmak * o şeyden yoksun kalmak, hasret kalmak.
yüzüne kan gelmek * sağlığıyerine gelmek, benzinin solgunluğu geçmek.
yüzüne kapanmak * Bkz. kapılar yüzüne kapanmak.
yüzüne karşı * bir kimsenin kendi önünde ve ondan çekinmeden.
yüzüne tükürseler yağmur yağıyor sanır * çok arsız ve onursuz kimseler için kullanılır.
yüzüne vurmak (veya çarpmak) * ayıplayarak kusurunu yüzüne söylemek.
yüzüne yazmak * (gelinin) yüzünü süslemek.
yüzünü ağartmak * beğenilir işyapmak, işve davranışlarıyla yakınlarının övünmesine sebep olmak.
yüzünü buruşturmak (veya ekşitmek) * yüzüne öfke ve hoşnutsuzluk gösteren bir biçim vermek.
yüzünü gören cennetlik * uzun bir süre görünmeyen kimseler için söylenir.
yüzünü görmemek * uzun süre görmemek.
* ihtiyaç duyulan bir şeyi özlemek, ona hasret kalmak.
yüzünü gözünü açmak * bir çocuğa veya gence o zamana kadar bilmediği birtakım cinsel bilgiler vermek.
yüzünü güldürmek * birini mutlu etmek, birine iyilik etmek.
yüzünü kara çıkarmak * (birini) utandırmak.
yüzünü kızartmak * bir kimsenin utanmasına sebep olmak, birini utanacak duruma düşürmek.
yüzünü kızartmak (veya yüzünü kızdırmak) * onuruna, gururuna önem vermeden bir şey istemek, utançla, utanarak istemek.
yüzünü şeytan görsün * sevilmeyen bir kimseye karşıduyulan nefreti belirtmek için kullanılır.
yüzünü unutmak * uzun süre görmemek, varlığına hasret kalmak.
yüzünü yere getirmek * utandırmak, mahcup duruma düşürmek.
yüzünün akı ile çıkmak * Bkz. yüz akı ile çıkmak.
yüzünün derisi kalın * utanması, arlanması olmayan.
yüzünüze güller * iğrenç bir şey anlatılırken söylenir.
yüzüp yüzüp kuyruna gelmek * uzun sürmüş bir işi bitirmek üzere olmak.
yüzüstü * Yüzü yere gelecek biçimde.
* Başlanmışfakat tamamlanmamış bir durumda.
yüzüstü bırakmak * yapayalnız, kimsesiz, kötü bir durumda bırakmak.
* bir işi zamanında yapmayıp savsaklamak, olduğu gibi bırakmak, ihmal etmek.
yüzüstü kalmak
yüzüstü kalmak * bir iş, zamanında yapılmayıp olduğu gibi bırakılmak.
yüzüş * Yüzmek işi veya biçimi.
yüzyıl * Yüzyıllık süre, asır.
* İçinde yaşanılan zaman, çağ.
* Milât başlangıç alınarak 1-100, 101-200, 201-300 vb. olarak sayılan yüzyıllık dönem.
yüzyıllık * Yaklaşık olarak sürerliği yüzyıl olan, asırdide.
-z * Sayıadlarına eklenerek “birlikte doğan” anlamına sıfatlar türetir: İki-z, üç-ü-z, beş-i-z gibi.
-z * İsimden küçültme isimleri ve sıfatlarıtüretir: pala-z (bala “yavru” kelimesinden), top-u-z gibi.
-z * Fiilden isim ve sıfat türetir: Boğ-a-z, tık-ı-z gibi.

Bir yanıt yazın