Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Z

Türkçe Sözlük Z Sayfa 1

z, Z * Türk alfabesinin yirmi dokuzuncu ve son harfi. Ze adıverilen bu harf ses bilimi bakımından ötümlü dişeti
sızıcısını gösterir.
zaaf * Düşkünlük, eksiklik, yetersizlik, zayıflık, dayanamama.
* İrade zayıflığı.
zaaf saymak * eksiklik olarak görmek.
zabıt * Zapt.
* Tutanak.
zabıt tutmak * tutanak düzenlemek.
zabıta * Yurt içinde genel düzen ve güveni korumakla görevli, iç işlerine bağlıkolluk gücü.
* Şehirlerde güvenliği ve belediye hizmetlerinin güvenliğini sağlamakla görevli yönetim.
zabıtname * Tutanak.
zabit * Rütbesi teğmenden binbaşıya kadar olan asker, subay.
* Tuttuğunu koparan, dediğini yaptıran.
zabitan * Subaylar.
zabitlik * Zabit olma durumu.
zaç * Kükürtle demir birleşimlerinden biri.
zaç yağı * Derişik sülfürik asidin diğer adı, kara boya.
zade * Oğul, evlât.
* Doğmuş.
zadegân * Soylular, aristokrasi.
zadegânlık * Zadegân olma durumu.
zafer * Savaşta kazanılan başarı, utku.
* Bir yarışma veya uğraşıda çaba harcayarak elde edilen başarı.
Zafer Bayramı * 30 Ağustos 1922’de kazanılan büyük zaferi kutlamak üzere yasayla kabul edilmişolan resmî bayram.
zafiyet * Arıklık, zayıflık.
* Dermansızlık, güçsüzlük.
zafran * Safran.
zağ * Kılağı.
zağanos * Bir cins doğan.
zağar * Bir cins av köpeği.
zağara * Yakanın üzerine dikilen kürk, yaka kürkü.
zağarcı * Osmanlıİmparatorluğunda padişahın av köpeklerine bakan görevli.
zağarlık * Av köpeği gibi izleme, köpeklik.
zağcı * Bileyici.
zağcılık * Bileyicilik.
zağlama * Zağlamak işi, kılağılama.
zağlamak * Kılağılamak, kılağıvermek.
zağlanma * Zağlanmak işi, kılağılanma.
zağlanmak * Zağlamak işine konu olmak veya zağlamak işi yapılmak, kılağılanmak.
zağlı * Kılağılı.
zahir * Açık, belli.
* Dışyüz, görünüş.
* Kuşkusuz, elbette, şüphesiz.
* Görünüşe göre, anlaşılan, meğer.
zahir * Yardım eden, destekleyen, arka çıkan.
zahirde * Görünüşte.
zahire * Gereğinde kullanılmak için saklanan tahıl.
zahiren * Görünüşte, görünüşe göre.
zahirî * Görünen, görünürdeki.
* İçten olmayan yapmacık.
zahit * Dinin yasak ettiği şeylerden sakınıp buyurduklarınıyerine getiren (kimse).
* Kaba sofu.
zahitlik * Zahit olma durumu.
zahmet * Sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet, meşakkat.
zahmet çekmek * sıkıntıya katlanmak, güçlükle karşılaşmak.
zahmet etmek (zahmete girmek veya zahmete katlanmak) * biri için yorulmak veya masrafa girmek.
* çaba harcamak, gayret göstermek.
zahmet olmak * yapılan bir işten sıkıntı, yorgunluk duymak.
zahmet olmazsa * “rica ederim” yerine kullanılan bir nezaket sözü.
zahmet vermek * sıkıntıvermek.
zahmete sokmak * birine yorgunluk vermek veya masraf ettirmek.
zahmetine değmek * verilen emeği karşılamak.
zahmetli * Zahmetle yapılan, yorucu, sıkıntılı, eziyetli, güç.
* Sıkıntıveren.

Bir yanıt yazın