zevzeklik | * Zevzek olma durumu. * Zevzekçe konuşmak. |
zevzeklik etmek | * zevzekçe konuşmak. |
zeybek | * Özellikle BatıAnadolu efelerine verilen ad. * Bu kimselere özgü yerel oyun ve bu oyunun müziği. |
zeybek havası | * Ege yöresine özgü bir müzik veya oyun türü. * Kısa ve net konuşma. |
zeyil | * Ek. * Bir yazıya ek olarak katılan parça. * Bir eseri tamamlamak için sonradan yazılan ek eser. |
zeyrek | * Anlayışlı, uyanık, zeki. |
zeyrek | * Keten tohumu. |
zeyreklik | * Anlayışlı, uyanık olma durumu, zekâ. |
zeytin | * Zeytingillerden, Akdeniz ülkelerinde yetişen, 10-20 m yüksekliğinde, dallarıdikensiz, yapraklarıkarşılıklı, küçük ve gümüşrenginde, uzun ömürlü bir ağaç (Olea europea). * Bu ağacın taze iken yeşil, sonradan kararan, yüksek besin değeri taşıyan yağlımeyvesi. * Zeytin ağacından yapılmış, zeytin kaplamalı. |
zeytin dalı | * Zeytin ağacının dalı. * Barışçubuğu. |
zeytin dalıuzatmak | * barışiçin ilk adımıatmak. |
zeytin ezmesi | * İşlenmişzeytinin ezilmesi ile yapılan yiyecek. |
zeytin güvesi | * Pul kanatlılar takımından parlak gri renkli olup zeytin ağacının yaprak, çiçek ve tanelerini kemiren zararlı bir böcek. |
zeytin kurdu | * Kınkanatlılar takımından kahverengi veya siyah renkte zeytin ağacına musallat olan ve onların kurumasına yol açan zararlı bir böcek. |
zeytin rengi | * Koyu gri ve siyah arasırenk. |
zeytin sineği | * Meyve sineğigiller familyasından olup zeytin tanelerine musallat olan zararlı bir böcek. |
zeytinci | * Zeytin ağacıyetiştiren kimse. * Zeytin satan kimse. |
zeytincilik | * Zeytin ağacıyetiştirme işi. * Zeytin alıp satma işi. |
zeytingiller | * İki çeneklilerden, zeytin, leylâk, diş budak, yasemin gibi bitkileri içine alan ağaç veya ağaççıklar familyası. |
zeytinli | * Üzerinde veya içinde zeytin olan. |
zeytinlik | * Zeytin ağacıyetiştirilen alan. * Zeytin ağacıçok olan yer. |
zeytinsi | * Zeytine benzeyen, zeytini andıran. |
zeytinsi meyve | * Erik, kiraz, kayısı, badem gibi tek çekirdekli meyvelerin genel adı. |
zeytinsiz | * Zeytini olmayan. |
zeytinyağı | * Zeytin tanelerinden çıkarılan bitkisel yağ. |
zeytinyağı gibi üste çıkmak | * bir sorunda haksız olduğunu kabul etmemek, ustalıkla kendini haklıçıkarmaya çalışmak. |
zeytinyağlı | * Zeytinyağı ile yapılmışveya pişirilmiş. |
zeytinyağlıdolma | * Malzemesi zeytinyağı ile pişirilip hazırlanan dolma. |
zeytinyağlıfasulye | * Zeytinyağı ile pişirilen fasulye. |
zeytinyağlısarma | * Malzemesi zeytinyağı ile pişirilen sarma. |
zeytinyağlıyemek | * Zeytinyağı ile pişirilen yemeklere verilen ad. |
zeytunî | * Kahverengine çalan yeşil renkte olan. |
zı barma | * Zı barmak durumu. |
zı barmak | * Ölmek, gebermek. * Uyumak, çok içip sızmak. |
zı bıdı | * Kısa boylu, çelimsiz, basit kimse. |
zı bın | * Bebeklere iç çamaşırı olarak giydirilen, ince pamukludan kısa ve kollu giysi. * Kolsuz giysi. |
zıddı olmak | * bir şey birini tedirgin etmek, hoşuna gitmemek. |
zıddına basmak (veya bir şey birinin zıddına gitmek) | * sinirlendirmek, sinirini bozmak. |
zıddiyet | * Karşıtlık, birbirine zıt olma durumu. * Sevişmezlik, geçimsizlik, çekememezlik. |
zıh | * Giysilerin kol, yaka, etek vb. kenarlarına dikilen şerit veya kaytan. * Marangoz işlerinde ince kenar pervazı. * Sayfa çevresine çekilen çizgi. |
zıhlama | * Zıhlamak işi veya durumu. |
zıhlamak | * Kenarına zıh geçirmek. |
zıhlanma | * Zıhlanmak işi veya durumu. |
zıhlanmak | * Zıhlamak işi yapılmak. |
zıhlı | * Zıhı olan. |
zıkkım | * Zehir, ağı. * İçki ve sigaranın kötü ve zararlıetkisini belirtmek için kullanılır. |
zıkkımlanma | * Zıkkımlanmak işi veya durumu. |
zıkkımlanmak | * (hakaret olarak) Yiyip içmek. |
zılgıt | * Korkutma, çıkışma, gözdağı, azarlama. |
zılgıt vermek | * korkutmak, çıkışmak, azarlamak, gözdağıvermek. |
Kategoriler