zihin yorgunluğu | * Aşırıderecede zihnin yorulmasıdurumu. |
zihin yormak | * bir konuda çok düşünmek, kafa yormak. |
zihince | * Zihne göre, zihninin kavradığı biçimiyle. |
zihinsel | * Zihinle ilgili, zihnî. |
zihnen | * Zihince, zihinli, zihinden. |
zihnî | * Zihinle ilgili, zihinsel. |
zihni açılmak | * kavrayışı, anlayışıçoğalmak. |
zihni alt üst etmek | * düşüncelerini karmakarışık duruma getirmek. |
zihni boşalmak | * kafasırahat ve dingin olmak. |
zihni bulanmak (veya karışmak) | * düşünürken olaylar arasındaki bağlantıyıyitirmek. * ne yapacağınışaşırmak. |
zihni takılmak | * yanlış bir kanıya takılıp kalmak. * çözülmesi gerekli bir konu üzerinde durmak. |
zihnine girmek | * düşüncesini değiştirmek. |
zihnine yerleştirmek | * unutulamayacak biçimde aklında tutmak. |
zihnini bozmak | * sürekli olarak aynışeyi düşünmek. |
zihnini bulandırmak | * kuşkuya düşürmek. |
zihnini çelmek | * bir kimseyi yanıltmak, yanlışyola sürüklemek. * baştan çıkarmak. |
zihnini dağıtmak | * gerektiği gibi düşünmemek. |
zihnini kurcalamak | * bir şeyi anlamaya, kavramaya çalışmak. |
zihnini kurcalamak (veya tırmalamak) | * bir şey sıksık hatırlanıp insanıdüşündürmek. |
zihnini oynatmak | * çıldırmak, delirmek. |
zihnini toplamak | * kendine gelmek, sağlıklıdüşünmeye başlamak. |
zihniye | * Anlıkçılık, entelektüalizm. |
zihniyet | * Bir toplum veya topluluktaki bireylerde görüşve inanışetmenlerinin etkisiyle beliren düşünme yolu, düşünüş biçimi. |
zikıymet | * Değerli, kıymetli. |
zikir | * Anma, söyleme, sözünü etme. * (bir tarikata bağlı olanlar için) Tanrı’nın adınıart arda söyleme işi. |
zikredilme | * Zikredilmek işi veya durumu. |
zikredilmek | * Adıanılmak. |
zikretme | * Zikretmek işi veya durumu. |
zikretmek | * Adınısöylemek, sözünü söylemek, anmak. |
zikri geçmek | * anılmak, adı geçmek. |
zikrolunma | * Zikrolunmak işi veya durumu. |
zikrolunmak | * Adı geçmek, söylenmek. |
zikzak | * Art arda birdenbire ters yöne açılar yapan (kırık çizgi). * Sık sık değişen görüşdüşünce veya davranış, istikrarsızlık. * Karşılıklı. |
zikzak dikişi | * Nakışta ve terzilikte zikzak biçiminde yapılan dikiş. |
zikzak makinesi | * Zikzak dikişi yapan makine. |
zikzak yapmak | * sık sık sağa sola yön değiştirmek. * sık sık düşünce değiştirmek. |
zikzaklı | * Zikzak biçiminde olan. |
zil | * İşaret vermek, uyarmak, çağırmak için kullanılan ve bir çan ile bu çana vuran bir tokmaktan oluşan, elle veya başka düzenlerle işletilebilen araç, çıngırak. * Birbirine çarparak ses çıkartmak için parmaklara veya tefin kasnağındaki deliklere takılan metal kurs. |
zil takıp oynayacak | * çok sevinenler için söylenir. |
zil vurmak | * zil çalmak. |
zil zurna | * Aşırıölçüde (sarhoş). |
zil zurna olmak | * çok içip sarhoşolarak kendini bilemeyecek duruma gelmek. |
zilhicce | * Ay takviminin on ikinci ayı, kurban ayı. |
zilkade | * Ay takviminin on birinci ayı. |
zillet | * Hor görülme, alçalma. |
zilli | * Zili olan, üstünde zili bulunan. * Edepsiz, eli maşalı, şirret (kadın). |
zilli bebek | * Dalkavuk, şakşakçı. |
zilli maşa | * Uçlarına zil takılmışmaşa biçiminde bir çalgı. * Edepsiz, şirret. |
zilsiz | * Zili olmayan. |
zilsiz oynamak | * çok sevindiğini belli etmek. |
Kategoriler