zahmetsiz | * Sıkıntıçekilmeden, güçlükle karşılaşmadan yapılan, eziyetsiz, kolay, emeksiz. |
zahmetsiz rahmet olmaz | * sıkıntı, güçlük çekmeden iyi ve güzel işler başarılamaz. |
zahmetsizce | * Zahmetsiz bir biçimde, zahmet olmaksızın. |
zahter | * Bir çeşit kekik (Thymus Longicaulis). |
zail | * Yok olan, ortadan kalkan, sürekli olmayan. |
zail olmak | * yok olmak, ortadan kalkmak. |
Zaireli | * Zaire halkından olan kimse. |
zait | * Çoğaltan, artıran. * Gereksiz. * Artı(+). |
zakkum | * Zakkumgillerden, Akdeniz ülkelerinde yetişen, çiçekleri beyaz veya pembe renkli, kışın yapraklarını dökmeyen zehirli bir ağaççık, ağıağacı(Nerium oleander). |
zakkumgiller | * İki çeneklilerden, zakkum, Cezayir menekşesi gibi türleri içine alan familya. |
zakkumlaşma | * Zakkumlaşmak işi veya durumu. |
zakkumlaşmak | * Acılaşmak. |
zakkumlu | * Zakkumu olan, zakkuma bulaşmış. * Acıveya üzüntü veren. |
zalim | * Acımasız ve haksız davranan, kıyıcı, zulmeden. |
zalimane | * Acımasız olarak, acımasız bir biçimde, acımasızca, zalimce. |
zalimce | * Acımasız (olarak), acımasız (bir biçimde), acımasızca, zalimane. |
zalimlik | * Zalim olma durumu veya zalimce davranış. |
zam | * Bir şeyin fiyatınıartırma, bir fiyat üstüne yeni bir fiyat katma. |
zam gelmek | * fiyatıartmak. |
zam görmek | * fiyatıartırılmak. * ücreti artmak. |
zam paketi | * Çeşitli tüketim mallarına toplu olarak yapılan zam. |
zam yapmak | * söz konusu fiyatıartırmak. |
zaman | * Bir işveya oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit. * Bu sürenin belirli bir parçası, vakit. * Belirlenmişolan an. * Çağ, mevsim. * Bir işe ayrılmışveya bir işiçin alışılmışsaatler. * Dönem, devir. * Bir süre ile ilgili durum ve şartlar. * Fiillerin belirttikleri geçmişzaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, genişzaman kavramı. * Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan genişevrelerden her biri. * Güneşve yıldızların öğlene göre açısal uzaklığına karşılık bir ölçü. |
zaman almak | * sürmek, devam edip zamanı geçirmek. |
zaman aşımı | * Süre aşımı, müruruzaman. |
zaman ayarlı | * Zamana uyumlu hazırlanmışolan. |
zaman belirteci | * Zaman zarfı. |
zaman bırakmak | * bir işiçin süre ayırmak. |
zaman bilimi | * Tarihî olayların zamanını inceleme bilimi, kronoloji. |
zaman bilimsel | * Zaman bilimi ile ilgili olan, kronolojik. |
zaman birimi | * Tekrarlanan gök olaylarına dayanılarak seçilen zaman aralığı. |
zaman dizini | * Tarihî olayların zaman bakımından sırası, kronoloji. * Gözlemlere dayanarak zaman ölçeğini belirleyen, tutulmaları, gezegenlerle ilgili önemli olayları, yıldızların yerlerini zaman sırasına göre veren bilim, kronoloji. |
zaman eki | * Fiillerde kullanılan ve zaman kavramıveren ek: -ecek (gel-eceğ-im), -miş(piş-miş-ti), -iyor (sev-iyor), -di (gel-di) vb. |
zaman ile yarışetmek | * kitle iletişim araçlarında en kısa zaman içinde haberi oluşturup yayın için hazırlamak. |
zaman kazanmak | * Bkz. vakit kazanmak. |
zaman kollamak | * bir işin sırasını beklemek. * uygun bir fırsat beklemek. |
zaman öldürmek | * boşşeylerle vakit geçirmek. |
zaman tanımak | * bir işiçin yeterli zaman vermek. |
zaman tüneli | * Kesintisiz zaman dilimi. |
zaman vermek | * bir işiçin belli bir süre ayırmak. |
zaman zaman | * Belli olmayan zamanlarda, ara sıra, bazen. |
zaman zarfı | * Bir fiilin anlamınızaman kavramı ile sınırlandıran zarf. |
zamana uymak | * davranışlarını içinde bulunulan günün şartlarına uydurmak. |
zamandaş | * Aynızamanda yapılan veya gerçekleşen. |
zamane | * Çağ, devir. * (yakınma veya hafifseme yoluyla) Şimdiki zaman. |
zamane adamı | * Bkz. günün adamı. |
zamane çocuğu | * Çok bilmiş, akıllıçocuk. |
zamanıavlamak | * uygun zamanı bulmak. |
zamanıdolmak | * bir işiçin ayrılan süre sona ermek. |
zamanı geçirmek | * oyalanmak. |
Kategoriler