Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Z

Türkçe Sözlük Z Sayfa 2

zahmetsiz * Sıkıntıçekilmeden, güçlükle karşılaşmadan yapılan, eziyetsiz, kolay, emeksiz.
zahmetsiz rahmet olmaz * sıkıntı, güçlük çekmeden iyi ve güzel işler başarılamaz.
zahmetsizce * Zahmetsiz bir biçimde, zahmet olmaksızın.
zahter * Bir çeşit kekik (Thymus Longicaulis).
zail * Yok olan, ortadan kalkan, sürekli olmayan.
zail olmak * yok olmak, ortadan kalkmak.
Zaireli * Zaire halkından olan kimse.
zait * Çoğaltan, artıran.
* Gereksiz.
* Artı(+).
zakkum * Zakkumgillerden, Akdeniz ülkelerinde yetişen, çiçekleri beyaz veya pembe renkli, kışın yapraklarını
dökmeyen zehirli bir ağaççık, ağıağacı(Nerium oleander).
zakkumgiller * İki çeneklilerden, zakkum, Cezayir menekşesi gibi türleri içine alan familya.
zakkumlaşma * Zakkumlaşmak işi veya durumu.
zakkumlaşmak * Acılaşmak.
zakkumlu * Zakkumu olan, zakkuma bulaşmış.
* Acıveya üzüntü veren.
zalim * Acımasız ve haksız davranan, kıyıcı, zulmeden.
zalimane * Acımasız olarak, acımasız bir biçimde, acımasızca, zalimce.
zalimce * Acımasız (olarak), acımasız (bir biçimde), acımasızca, zalimane.
zalimlik * Zalim olma durumu veya zalimce davranış.
zam * Bir şeyin fiyatınıartırma, bir fiyat üstüne yeni bir fiyat katma.
zam gelmek * fiyatıartmak.
zam görmek * fiyatıartırılmak.
* ücreti artmak.
zam paketi * Çeşitli tüketim mallarına toplu olarak yapılan zam.
zam yapmak * söz konusu fiyatıartırmak.
zaman * Bir işveya oluşun içinde geçtiği, geçeceği veya geçmekte olduğu süre, vakit.
* Bu sürenin belirli bir parçası, vakit.
* Belirlenmişolan an.
* Çağ, mevsim.
* Bir işe ayrılmışveya bir işiçin alışılmışsaatler.
* Dönem, devir.
* Bir süre ile ilgili durum ve şartlar.
* Fiillerin belirttikleri geçmişzaman, şimdiki zaman, gelecek zaman, genişzaman kavramı.
* Yer kabuğunun geçirdiği gelişimde belirlenen ve fosillere göre dörde ayrılan genişevrelerden her biri.
* Güneşve yıldızların öğlene göre açısal uzaklığına karşılık bir ölçü.
zaman almak * sürmek, devam edip zamanı geçirmek.
zaman aşımı * Süre aşımı, müruruzaman.
zaman ayarlı * Zamana uyumlu hazırlanmışolan.
zaman belirteci * Zaman zarfı.
zaman bırakmak * bir işiçin süre ayırmak.
zaman bilimi * Tarihî olayların zamanını inceleme bilimi, kronoloji.
zaman bilimsel * Zaman bilimi ile ilgili olan, kronolojik.
zaman birimi * Tekrarlanan gök olaylarına dayanılarak seçilen zaman aralığı.
zaman dizini * Tarihî olayların zaman bakımından sırası, kronoloji.
* Gözlemlere dayanarak zaman ölçeğini belirleyen, tutulmaları, gezegenlerle ilgili önemli olayları, yıldızların
yerlerini zaman sırasına göre veren bilim, kronoloji.
zaman eki * Fiillerde kullanılan ve zaman kavramıveren ek: -ecek (gel-eceğ-im), -miş(piş-miş-ti), -iyor (sev-iyor), -di
(gel-di) vb.
zaman ile yarışetmek * kitle iletişim araçlarında en kısa zaman içinde haberi oluşturup yayın için hazırlamak.
zaman kazanmak * Bkz. vakit kazanmak.
zaman kollamak * bir işin sırasını beklemek.
* uygun bir fırsat beklemek.
zaman öldürmek * boşşeylerle vakit geçirmek.
zaman tanımak * bir işiçin yeterli zaman vermek.
zaman tüneli * Kesintisiz zaman dilimi.
zaman vermek * bir işiçin belli bir süre ayırmak.
zaman zaman * Belli olmayan zamanlarda, ara sıra, bazen.
zaman zarfı * Bir fiilin anlamınızaman kavramı ile sınırlandıran zarf.
zamana uymak * davranışlarını içinde bulunulan günün şartlarına uydurmak.
zamandaş * Aynızamanda yapılan veya gerçekleşen.
zamane * Çağ, devir.
* (yakınma veya hafifseme yoluyla) Şimdiki zaman.
zamane adamı * Bkz. günün adamı.
zamane çocuğu * Çok bilmiş, akıllıçocuk.
zamanıavlamak * uygun zamanı bulmak.
zamanıdolmak * bir işiçin ayrılan süre sona ermek.
zamanı geçirmek * oyalanmak.

Bir yanıt yazın