Bigflo & Oli – Sacré Bordel Fransızca Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

Pourquoi je suis mal à l’aise devant mon propre drapeau?
– Neden kendi bayrağımın önünde rahatsız oluyorum?
Pourquoi je le vois brandit uniquement à l’étranger ou chez les fachos?
– Neden sadece yurt dışında veya fachos’ta sallandığını görüyorum?
Longtemps qu’il a pris la poussière
– Toz topladığı sürece
Le mien ne m’a pas trop servi
– Benimki bana pek iyi hizmet etmedi.
Pourquoi ça me gêne moins
– Neden beni daha az rahatsız ediyor
Quand c’est celui de l’Argentine ou bien d’l’Algérie?
– Arjantin ya da Cezayir’inki ne zaman?

Je réponds “je suis français” d’un air hésitant
– Tereddütlü bir hava ile “Ben Fransızım” cevabını veriyorum
Comme si en douter devenait évident
– Sanki şüphe etmek belli oldu
Peu importe le bord, peu importe le camp
– Kenar ne olursa olsun, kenar ne olursa olsun
On m’a dit de détester le Président
– Başkandan nefret etmem söylendi.

J’viens du pays où il fait toujours beau
– Ben her zaman güneşli olan ülkedenim.
Mais aussi d’celui où il pleut tout l’temps
– Ama aynı zamanda her zaman yağmur yağdığı yerden
Dis-moi de qui j’suis le descendant
– Bana kimin soyundan geldiğimi söyle.
Des collabos ou bien des résistants?
– İşbirlikçiler mi direniş savaşçıları mı?

Autant de cons que de complexes
– Kompleksler kadar çok amcık
Si je pars, vous allez pas m’manquer
– Eğer gidersem, seni özlemeyeceğim.
Mais à l’autre bout du monde, premier réflexe
– Ama dünyanın diğer tarafında, ilk refleks
Je cherche s’il y a des français
– Eğer herhangi bir Fransız varsa aradığım

J’aime la France
– Fransa’yı seviyorum
Comme une tante avec qui j’suis pas toujours d’accord
– Her zaman aynı fikirde olmadığım bir teyze gibi
Qui fait trop peu d’efforts
– Kim çok az çaba harcıyor
Mais pour qui je chialerai toutes les larmes de mon corps à sa mort
– Ama o öldüğünde vücudumun tüm gözyaşlarını kimin için ağlayacağım

T’as vu depuis combien de temps ça dure?
– Bunun ne kadar süredir devam ettiğini gördün mü?
Amour ou haine c’est pas une mince affaire
– Aşk ya da nefret küçük bir mesele değil
La police, celle des sales bavures
– Polis, pis pislikler
Ou celle en première ligne à l’Hyper casher?
– Ya da Hiper koşer’deki ön cephedeki?

Voir ailleurs, prendre du recul
– Başka bir yere bakın, bir adım geri atın
Essayer de couper la poire en deux
– Armutu ikiye bölmeye çalışıyorum.
Quand on part en Inde, on se sent français
– Hindistan’a gittiğimizde kendimizi Fransız hissediyoruz.
Quand on en revient, on se sent chanceux
– Ondan döndüğümüzde, kendimizi şanslı hissediyoruz.

Souvent on trouve les réponses quand on les attend pas
– Çoğu zaman cevapları beklemediğimiz zamanlarda buluruz.
Ici c’est à celui qui mentira le plus sincèrement
– İşte en içten yalan söyleyene
On s’aime qu’après les coupes du monde ou les attentats
– Birbirimizi ancak dünya kupalarından ya da saldırılardan sonra seviyoruz.
Comme ces familles qui s’réunissent qu’aux mariages ou aux enterrements
– Sadece düğünlerde veya cenazelerde bir araya gelen aileler gibi

Ça t’fait bizarre mais je l’aime ce pays
– Seni tuhaflaştırıyor ama bu ülkeyi seviyorum.
Celui qui me taxe et me couvre d’impôts
– Bana vergi veren ve beni vergilerle karşılayan kişi
Celui qui paye pour moi à la pharmacie
– Eczanede benim için ödeme yapan kişi.
Qui m’a emmené gratuit voir la mer en colo’
– Beni colo’daki denizi görmeye kim götürdü?

Son histoire, j’en connais ses horreurs
– Onun tarihi, onun dehşetini biliyorum
Mais aussi sa puissance
– Ama aynı zamanda gücü
J’suis pas responsable de ses erreurs
– Onun hatalarından ben sorumlu değilim.
Mais j’dois faire avec ses conséquences
– Ama sonuçlarıyla başa çıkmak zorundayım.

Trop de promesses
– Çok fazla söz
On fait connaissance mais combien se connaissent?
– Birbirimizi tanıyoruz ama kaç kişi tanıyor?
Faut qu’on progresse
– İlerleme var
Pour être honnête, moi la France, j’ai tendance à l’écrire avec un “s”
– Dürüst olmak gerekirse, ben Fransa’yım, bunu “s” harfiyle yazmaya eğilimliyim.

On fabrique à l’étranger si c’est moins cher
– Daha ucuzsa yurtdışında üretiyoruz
Et toi t’irais où, si venait la guerre?
– Peki savaş gelseydi nereye giderdin?
On oublie l’histoire, on refait l’histoire
– Tarihi unutuyoruz, yeniden tarih yazıyoruz
La paix au pied du mur de nos frontières
– Sınırlarımızın duvarının dibinde barış

Mon padre vit en français mais rêve en espagnol
– Babam Fransızca yaşıyor ama ispanyolca rüyalar görüyor.
Est-ce que c’est grave?
– Ciddi mi?
Et il écrit “vive la France” avec une faute d’orthographe
– Ve bir yazım hatasıyla “vive la France” yazıyor

Beaucoup des questions, peu de réponses
– Çok soru, az cevap
J’ai que les paroles d’une chanson
– Sadece bir şarkının sözleri bende
Comment être un artiste engagé
– Kararlı bir sanatçı nasıl olunur
Quand je sais pas vraiment quoi penser?
– Ne düşüneceğimi gerçekten bilmediğimde mi?

Tout c’qui est sûr c’est que j’suis Français
– Kesin olan tek şey Fransız olduğum.
Que mes grands-parents ne l’étaient pas
– Büyükanne ve büyükbabamın olmadığını
Mais c’qui compte c’est plutôt l’arrivée ou la ligne de départ?
– Ama önemli olan bitiş çizgisi mi yoksa başlangıç çizgisi mi?

Et putain, c’que j’aime la France
– Ve lanet olsun, Fransa’yı seviyorum
Pour son histoire, pour ses châteaux
– Tarihi için, kaleleri için
Pour ses cathédrales, pour sa campagne
– Katedralleri için, kırları için
Pour sa culture, pour ses montagnes, eh ouais
– Kültürü için, dağları için, evet

Mais on s’bouffe entre nous comme des cannibales
– Ama birbirimizi yamyamlar gibi yiyoruz.
Tous dans l’même bateau, ça c’est capital
– Hepsi aynı teknede, orası başkent.
Plus de nuances, que du radical
– Radikalden daha fazla nüans
Tous cachés derrière une barricade
– Hepsi bir barikatın arkasına saklanmış

Tout le monde sait tout, hein?
– Herkes her şeyi bilir, değil mi?
L’estime de soi est haute
– Benlik saygısı yüksektir
On rejette la faute sur l’autre
– Biri suçu diğerinin üstüne atar.
Mais les autres c’est nous
– Ama diğerleri biziz.

Et paraît qu’y a le feu à la chapelle
– Kilisede yangın çıktığını duydum.
Le pays de Jeanne d’Arc ou de Jamel
– Jeanne D’arc veya Jamel’in ülkesi
Paraît qu’être aigri c’est notre fierté
– Öfkelenmek bizim gururumuz gibi görünüyor.
Qu’on est les rois d’la liberté
– Özgürlüğün kralları olduğumuzu

Dans le grimoire, y a les gaulois
– Grimoire’da Galyalılar var.
Y a les chevaliers
– İşte şövalyeler
Mais dans la cuisine, y a ma grand-mère
– Ama mutfakta büyükannem var.
Et ses tatouages berbères effacés
– Ve Berberi dövmeleri silindi

Des fois j’me dis “viens j’me casse
– Bazen “hadi kırılıyorum” diyorum.
J’prends une maison au bord d’un lac”
– Göl kenarında bir evim var.”
Et puis le soir, devant la glace
– Ve sonra akşam, buzun önünde
Je me ravise de partir comme un lâche
– Bir korkak gibi terk hoşuma gitti

Parce que j’crois qu’j’aime ce pays malgré tout
– Çünkü bu ülkeyi her şeye rağmen sevdiğimi düşünüyorum.
Quand j’en pars, je ne pense qu’à mon retour
– Gittiğimde, sadece dönüşümü düşünüyorum.
Elle est belle ma France et son terroir
– Benim Fransa’m ve onun terörü çok güzel.
Même si c’est pas moi qu’elle voit dans l’miroir
– Aynada gördüğü ben olmasam bile

J’me dis qu’on pourrait le faire
– Yapabileceğimizi düşünüyorum
Briser le plafond de verre
– Cam tavanın kırılması
Au lieu de pointer les différences de chacun
– Her birinin farklılıklarına işaret etmek yerine
Se concentrer sur tout c’qu’on a en commun
– Ortak noktamız olan her şeye odaklanmak

Les parties de Monopoly
– Tekel oyunları
Pleurer sur les sons de Johnny
– Johnny’nin sesleri üzerine ağlamak
Écouter les conseils des vieux
– Yaşlıların tavsiyelerini dinlemek
La Bretagne même s’il pleut
– Brittany yağmur yağsa bile

Prendre plein de médicaments
– Çok fazla ilaç almak
L’Aspirine et le Doliprane
– Aspirin ve Dolipran
Omar Sy et Zidane
– Ömer Sy ve Zidane
Dire que c’était mieux avant
– Daha önce daha iyi olduğunu söylemek için

“La vie en rose” d’Édith Piaf
– Édith Piaf tarafından “La vie en rose”
“Les perles de pluie” de Jacques Brel
– Jacques Brel’in “Yağmur incileri”
Faire des sculptures avec le truc rouge
– Kırmızı eşyalarla heykel yapmak
Qu’y a autour du Babybel
– Bebeğin etrafında ne var

L’heure de l’apéro
– Aperatif saati
Pas assumer la gueule de bois
– Akşamdan kalma olduğunu varsaymamak için
Râler quand il fait trop chaud et
– Çok sıcak olduğunda kaltak ve
Râler quand il fait trop froid
– Çok soğuk olduğunda homurdanıyor

La France je l’aime, je veux encore d’elle
– Fransa Onu seviyorum, hala onu istiyorum
Français de la tête aux orteils
– Baştan ayağa Fransızca
Mais toutes ces erreurs qui nous précèdent
– Ama bizden önce gelen tüm bu hatalar
Voilà pour elle un beau poème
– İşte onun için güzel bir şiir

Sacré mélange, sacré cocktail
– Kutsal karışım, kutsal kokteyl
Certains me disent qu’il est mortel
– Bazıları onun ölümcül olduğunu söylüyor.
Mais malgré tous les problèmes
– Ama tüm sorunlara rağmen
Je t’emmène dans mon sacré bordel
– Seni kahrolası genelevime götürüyorum.




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın