Dosseh & Tiakola – Plus belle la vie, plus belle la mort Fransızca Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

Woh-oh-oh
– Oh-oh-oh
Mmh-mmh
– Mmh-mmh
Sku
– Stok Kodu

J’dois vivre cette vie, demain, c’est loin (demain, c’est loin)
– Bu hayatı yaşamak zorundayım, yarın çok uzakta (yarın çok uzakta)
J’dois vivre cette vie, demain, c’est loin (demain, c’est loin)
– Bu hayatı yaşamak zorundayım, yarın çok uzakta (yarın çok uzakta)

J’peux m’faire faucher au feu rouge par un enfoiré sous ballon
– Balonun altındaki bir orospu çocuğu tarafından kırmızı ışıkta biçilebilirim.
Être frappé par un AVC, seul au milieu d’mon salon
– Oturma odamın ortasında tek başıma felç geçirilmek
Manger une rafale dans les jambes et terminer en chaise
– Bacaklarında bir patlama yiyin ve bir sandalyede bitirin
Ou bien finir en pièces après un gros accident d’caisse
– Ya da büyük bir araba kazasından sonra paramparça olur
On dit qu’la vie est une chienne
– Hayatın bir kaltak olduğunu söylüyorlar
Moi, j’crois qu’c’est nous qui sommes les siennes (oh-oh)
– Ben, sanırım onun olan biziz (oh-oh)
Rien qu’tu m’casses les couilles
– Sadece taşaklarımı kırıyorsun
Ma chérie, rien qu’tu tapes des scènes (oh-oh)
– Sevgilim, sadece sahneleri yazıyorsun (oh-oh)
Fais qu’me parler d’long terme
– Bana sadece uzun vadeden bahset.
J’sais pas si j’vais finir la semaine
– Haftayı bitirecek miyim bilmiyorum.
Les rares fois où j’me sens vivre
– Yaşadığımı hissettiğim nadir zamanlar
C’est quand j’suis au devant d’la scène
– Ben sahnenin önündeyken

Tu vois comme moi (Tu vois comme moi)
– Benim gibi görüyorsun (Benim gibi görüyorsun)
Faut leur montrer qu’tout ça nous va comme un gant (comme un gant)
– Onlara bütün bunların bize bir eldiven gibi (eldiven gibi) uyduğunu göstermeliyiz.
On est dans l’truc à fond, on calcule pas les gens (pas les gens)
– Her şeyin içindeyiz, insanları hesaplamıyoruz (insanları değil)
On n’a pas l’temps pour ça, chaque jour qu’Dieu fait, on doit célébrer
– Bunun için zamanımız yok, her gün kutlamalıyız.
Eh-eh-eh, on doit célébrer
– Eh-eh-eh, kutlamak zorundayız
On n’a pas l’temps pour ça, chaque jour qu’Dieu fait, on doit célébrer
– Bunun için zamanımız yok, her gün kutlamalıyız.
Tous les jours, j’passe à la radio
– Her gün radyoya gidiyorum
J’vais prendre mes lovés et leur dire “Adieu”
– Sevgililerimi alıp onlara “Hoşçakal” diyeceğim.
Eh, tous les jours, j’passe à la radio
– Hey, her gün radyoya gidiyorum
Ouais, j’vais prendre mes lovés, m’envoler
– Evet, güzellerimi alacağım, uçup gideceğim
Pour vivre cette vie, demain, c’est loin (demain, c’est loin)
– Bu hayatı yaşamak için yarın çok uzakta (yarın çok uzakta)
Pour vivre cette vie, demain, c’est loin (demain, c’est loin)
– Bu hayatı yaşamak için yarın çok uzakta (yarın çok uzakta)

Moi, j’ai jamais su dire à mes vieux que j’les aimais
– Yaşlılarıma onları sevdiğimi nasıl söyleyeceğimi hiç bilmiyordum.
Y a rien d’pire que quand les regrets sont éternels
– Pişmanlıkların sonsuz olmasından daha kötü bir şey yoktur
Et je traîne le poids d’mes erreurs comme un fardeau
– Ve hatalarımın ağırlığını bir yük gibi sürüklüyorum
En vivant dans l’déni d’mes défauts comme un ado’
– Bir genç gibi kusurlarımı inkar ederek yaşamak’
J’pense qu’à charbonner, tellement j’ai grandi dans l’manque (oh-oh)
– Kömür madenciliğini düşünüyorum, o kadar çok sektörde büyüdüm ki (oh-oh)
J’en oublie d’m’attacher, j’vis comme si j’suis à l’isolement (oh-oh)
– Bağlanmayı unutuyorum, sanki tecrit altındaymışım gibi yaşıyorum (oh-oh)
Et j’vais croquer ce monde alors fuck l’or et la norme
– Ve bu dünyayı kıracağım, bu yüzden altın ve standardı siktir et
Car plus belle est la vie, plus belle est la mort
– Çünkü hayat ne kadar güzelse ölüm de o kadar güzeldir

Eh, tu vois comme moi
– Hey, benim gibi görüyorsun
Faut leur montrer qu’tout ça nous va comme un gant
– Onlara bütün bunların bize bir eldiven gibi uyduğunu göstermeliyiz.
On est dans l’truc à fond, on calcule pas les gens
– Hepimiz bu işin içindeyiz, insanları hesaplamıyoruz
On n’a pas l’temps pour ça, chaque jour qu’Dieu fait, on doit célébrer
– Bunun için zamanımız yok, her gün kutlamalıyız.
Eh-eh-eh, on doit célébrer
– Eh-eh-eh, kutlamak zorundayız
On n’a pas l’temps pour ça, chaque jour qu’Dieu fait, on doit célébrer
– Bunun için zamanımız yok, her gün kutlamalıyız.
Tous les jours, j’passe à la radio
– Her gün radyoya gidiyorum
J’vais prendre mes lovés et leur dire “Adieu”
– Sevgililerimi alıp onlara “Hoşçakal” diyeceğim.
Eh, tous les jours, j’passe à la radio
– Hey, her gün radyoya gidiyorum
Ouais, j’vais prendre mes lovés, m’envoler
– Evet, güzellerimi alacağım, uçup gideceğim
Pour vivre cette vie, demain, c’est loin (demain, c’est loin)
– Bu hayatı yaşamak için yarın çok uzakta (yarın çok uzakta)
Pour vivre cette vie, demain, c’est loin (demain, c’est loin)
– Bu hayatı yaşamak için yarın çok uzakta (yarın çok uzakta)




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın