There must be lights burning brighter somewhere
– Bir yerlerde daha parlak yanan ışıklar olmalı.
Got to be birds flying higher in a sky more blue
– Gökyüzünde daha yükseğe uçan kuşlar olmalı daha mavi
If I can dream of a better land
– Eğer daha iyi bir arazi hayal edebiliyorsam
Where all my brothers walk hand in hand
– Bütün kardeşlerimin el ele yürüdüğü yer
Tell me why, oh why?
– Nedenini söyle, neden?
Oh, why can’t my dreams come true? Oh, why?
– Neden hayallerim gerçek olamıyor? Oh, neden?
There must be peace and understanding sometime
– Bir ara barış ve anlayış olmalı
Strong winds of promise that will blow away the doubt and fear
– Şüphe ve korkuyu uçuracak güçlü söz rüzgarları
If I can dream of a warmer sun
– Eğer daha sıcak bir güneş hayal edebiliyorsam
Where hope keeps shining on everyone
– Umudun herkesin üzerinde parlamaya devam ettiği yer
Tell me why, oh why, oh why won’t that sun appear?
– Söyle bana neden, oh neden, oh neden o güneş görünmeyecek?
We’re lost in a cloud with too much rain
– Çok yağmurlu bir bulutun içinde kaybolduk
We’re trapped in a world that’s troubled with pain
– Acı çeken bir dünyada sıkışıp kaldık.
But as long as a man has the strength to dream
– Ama bir insan hayal kurma gücüne sahip olduğu sürece
He can redeem his soul and fly, oh
– Ruhunu kurtarabilir ve uçabilir, oh
Deep in my heart, there’s a trembling question
– Kalbimin derinliklerinde titreyen bir soru var.
Still, I am sure that the answer
– Yine de cevabın bu olduğundan eminim.
The answer’s gonna come somehow
– Cevap bir şekilde gelecek.
Out there in the dark, there’s a beckoning candle
– Dışarıda karanlıkta, çağıran bir mum var.
And while I can think, while I can talk
– Ve düşünebiliyorken, konuşabiliyorken
While I can stand, while I can walk
– Ayakta durabiliyorken, yürüyebiliyorken
While I can dream, please let my dream come true
– Hayal edebiliyorken, lütfen hayalimin gerçekleşmesine izin ver
Oh, right now
– Oh, şu anda
Oh-oh, right now
– Oh-oh, şu anda
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.