No more, the crap rolls out your mouth again
– Artık yok, bok yine ağzından fırlıyor.
Haven’t changed, your brain is still gelatin
– Değişmedi, beynin hala jelatin
Little whispers circle around your head
– Küçük fısıltılar kafanın etrafında dönüyor
Why don’t you worry about yourself instead?
– Neden kendin için endişelenmiyorsun?
Who are you? Where ya been? Where ya from?
– Siz kimsiniz? Nerede kaldın? Nereye mi?
Gossip burning on the tip of your tongue
– Dilin ucunda yanan dedikodu
You lie so much, you believe yourself
– Çok yalan söylüyorsun, kendine inanıyorsun.
Judge not lest ye be judged yourself
– Kendiniz yargılanmamanız için yargılamayın
Holier than thou
– Senden daha kutsal
You are
– Sen
Holier than thou
– Senden daha kutsal
You are
– Sen
You know not
– Biliyorsun değil
Before you judge me, take a look at you
– Beni yargılamadan önce, kendine bir bak.
Can’t you find something better to do?
– Yapacak daha iyi bir şey bulamıyor musun?
Point your finger, slow to understand
– Parmağını göster, anlamak için yavaşla
Arrogance and ignorance go hand in hand
– Kibir ve cehalet el ele gider
It’s not who you are, it’s who you know
– Sorun kim olduğun değil, bildiğin kişi.
Others’ lives are the basis of your own
– Başkalarının hayatları kendi hayatınızın temelidir
Burn your bridges, and built them back with wealth
– Köprülerinizi yakın ve onları zenginlikle inşa edin
Judge not lest ye be judged yourself
– Kendiniz yargılanmamanız için yargılamayın
Holier than thou
– Senden daha kutsal
You are
– Sen
Holier than thou
– Senden daha kutsal
You are
– Sen
You know not
– Biliyorsun değil
Yeah, who the hell are you?
– Sen kimsin Peki?
Hey, you
– Hey, sen
Holier than thou
– Senden daha kutsal
You are
– Sen
Holier than thou
– Senden daha kutsal
You are
– Sen
You know not
– Biliyorsun değil
Not!
– Değil!
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.