You just stood there screaming
– Eğer sen beni anlayabilirsen
Fearing no one was listening to you
– Kimsenin seni dinlemediğinden korkarak
They say the empty can rattles the most
– En çok boş kutunun sallandığını söylüyorlar.
The sound of your voice must soothe you
– Sesinin sesi seni sakinleştirmeli.
Hearing only what you want to hear
– Sadece duymak istediğini duymak
And knowing only what you’ve heard
– Ve sadece duyduklarını bilmek
You you’re smothered in tragedy
– Trajediye boğulmuşsun.
And you’re up to save the world
– Ve sen dünyayı kurtarmaya hazırsın
Misery you insist that the weight of the world
– Dünyanın ağırlığında ısrar ettiğin sefalet
Should be on your shoulders
– Omuzlarında olmalı.
Misery there’s much more to life than what you see
– Sefalet hayatta gördüğünden çok daha fazlası var
My friend of misery
– Sefalet arkadaşım
You still stood there screaming
– Hala duruyordun çığlıklar atarak
No one caring about these words you tell
– Kimse senin söylediğin bu sözleri umursamıyor.
My friend before your voice is gone
– Sesin kesilmeden önce arkadaşım
One man’s fun is another’s hell
– Bir adamın eğlencesi diğerinin cehennemidir.
These times are sent to try men’s souls
– Bu zamanlar insanların ruhlarını denemek için gönderilir
But something’s wrong with all you see
– Ama gördüğün her şeyde bir sorun var.
You, you’ll take it on all yourself
– Sen, hepsini Kendin üstleneceksin.
Remember, misery loves company
– Unutma, sefalet şirketi sever.
Misery you insist that the weight of the world
– Dünyanın ağırlığında ısrar ettiğin sefalet
Should be…
– Olmalıdır…
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.