Dietro alle lenti due begli occhi neri
– Lenslerin arkasında iki güzel siyah göz
e sotto il taglio finto di un sorriso
– ve bir gülümsemenin sahte kesimi altında
io lì di fronte vuota di pensieri
– Orada düşüncelerim boş
con la farina sparsa sul mio viso
– yüzüme yayılmış unla
sembro un pagliaccio travestito a lutto
– Yasta çapraz giyinen bir palyaçoya benziyorum.
che si domanda che sto a fare qui
– burada ne yaptığımı kim merak ediyor
lui sembra un corvo nero e brutto
– siyah ve çirkin bir Kargaya benziyor.
che vuole solo farsi dire sì.
– sadece evet demek istediğini.
E mi domanda cose senza senso
– Ve bana saçma sapan sorular soruyor.
cose dovute alla stupidità
– aptallıktan kaynaklanan şeyler
di un corvo che vuole il consenso
– rıza isteyen bir karganın
solo dai corvi della sua città.
– sadece şehrinin kargalarından.
Appollaiato sulla sua poltrona
– Koltuğuna tünemiş
lui mi colpisce col suo becco acuto
– keskin gagasıyla bana vuruyor.
potrei annegarlo con un solo sputo
– Onu bir tükürükle boğabilirim.
meglio parlargli con sincerità
– onunla içtenlikle konuşsan iyi olur.
Io col mio uomo
– Ben ve adamım
solo un giorno fa
– sadece bir gün önce
ero lontana con la mia dignità.
– Saygınlığımla çok uzaktaydım.
E saltellando sulla scrivania
– Ve masanın üzerine atlamalı
lui sta mangiando sulla pelle mia
– derimde yiyor.
e sta cercando con la sua miopia
– ve miyopi ile uğraşıyor
di dimostrare la sua verità.
– onun doğruluğunu kanıtlamak için.
Io che credevo nell’intelligenza
– Zekaya inanan bendim.
nella sapienza di chi è messo là
– oraya konanın hikmetiyle
a giudicare solo con coscienza
– sadece vicdanla yargılamak
senza pensare alla sua vanità
– kibirini düşünmeden
adesso parlo con un corvo nero
– şimdi kara bir kargayla konuşuyorum.
che ascolta tutto ma non sente più
– her şeyi dinleyen ama artık duymayan
lui sta volando come uno sparviero
– serçe gibi uçuyor.
e non c’è modo di tirarlo giù.
– ve onu indirmenin bir yolu yok.
Dietro alle lenti due puntini neri
– Lenslerin arkasında iki siyah nokta var
e sotto il taglio finto di un sorriso
– ve bir gülümsemenin sahte kesimi altında
io lì di fronte vuota di pensieri
– Orada düşüncelerim boş
con la farina sparsa sul mio viso
– yüzüme yayılmış unla
sembro un pagliaccio travestito a lutto
– Yasta çapraz giyinen bir palyaçoya benziyorum.
che si domanda che sto a fare qui
– burada ne yaptığımı kim merak ediyor
lui proprio un corvo nero e brutto
– o sadece siyah ve çirkin bir Karga
che vuole solo farsi dire sì.
– sadece evet demek istediğini.
Appollaiato sulla sua poltrona
– Koltuğuna tünemiş
lui mi colpisce col suo becco acuto
– keskin gagasıyla bana vuruyor.
potrei annegarlo con un solo sputo
– Onu bir tükürükle boğabilirim.
meglio parlargli con sincerità
– onunla içtenlikle konuşsan iyi olur.
Io col mio uomo
– Ben ve adamım
solo un giorno fa
– sadece bir gün önce
ero lontana con la mia dignità
– Saygınlığımla çok uzaktaydım.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.